KARAR Konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan suça sürüklenen çocuk ...'ün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 116/1-4, 31/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 4.000 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Diyarbakır 1. Çocuk Mahkemesinin 27/03/2007 tarihli ve 2006/671 esas, 2007/457 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/05/2015 gün ve 155012 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi: İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, anılan karara konu 12/07/2005 tarihli aynı eylem sebebiyle suça sürüklenen çocuk hakkında yağmaya teşebbüs suçundan açılan başka bir davanın sonucunda Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 31/12/2009 tarihli ve 2009/136 esas, 2009/286 sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine karar verildiği ve müştekinin konutuna girilmesi şeklinde eylemin yağmaya teşebbüs suçu bakımından artırım nedeni yapıldığı anlaşılmakla, suça sürüklenen çocuk hakkında aynı eylemi nedeni ile konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan ayrı bir mahkumiyet hükmü kurulmuş olmasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir. İnceleme konusu somut olayda; kararın suça sürüklenen çocuk ve müdafiinin yokluğunda verildiği, suça sürüklenen çocuğa atanan zorunlu müdafiin kovuşturma aşamasında duruşmaya çağrılarak suça sürüklenen çocuk hakkında savunmada bulunduğu ancak yoklukta verilen kararın müdafii yerine suça sürüklenen çocuğun kendisine tebliğ edilerek kararın kesinleştirme işlemlerinin yapıldığı anlaşılmıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun; vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiğine dair, 11/1. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk müdafiine gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle, kesinleştirme işlemlerinin usulsüz olduğu, dolayısıyla kararın bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesinin olanaklı olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 2- Hükmün kanun yolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile suça sürüklenen çocuk müdafiine bildirilip, süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, 11.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.