Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1049 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2132 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Sulh Ceza MahkemesiKATILANLAR : ..., ...SUÇLAR : Tehdit, hakaretHÜKÜM : MahkumiyetKARARYerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, sanık ... hakkında Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığının 19.11.2007 tarihli iddianamesiyle sevk maddesi belirtilmeden tehdit suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması talep olunmuş ve Yerel Mahkemece iddianame anlatımı dikkate alınmayarak sadece hakaret suçundan hüküm kurulmuş ise de, zamanaşımı süresi içinde tehdit suçundan mahkemece karar verilebileceği kabul edilerek dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;yönelik 1-Sanıklar ...'ın katılan ...'a, sanık ...'ın ise mağdur jandarma görevlilerine yönelik hakaret, sanık ...'ın mağdur ...'a yönelik tehdit suçlarından kurulan hükümlerin temyizinde;Sanıklara yükletilen hakaret ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,Hakaret suçunda temel ceza doğrudan TCK'nın 125/3-a maddesi uyarınca belirlenmemiş ise de, bu hususun sonuca etkili olmadığı,Ancak,Sanık ...'ın adli sicil kaydında görülen ve tekerrüre esas alınan Aliağa Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/183-357 E-K sayılı ilamının, dosyaya konu suçtan sonra 11.07.2007 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, TCK'nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması, Kanuna aykırı ve sanık ... ile sanık ... müdafinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararların açıklanan noktaları tebliğnameye aykırı olarak, “TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına ile tekerrüre” ilişkin kısımların kararlardan çıkarılması biçiminde HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 2-Sanıklar A. I.'ın mağdur ... ile diğer jandarma görevlilerine hakaret, ... ile ...'ın katılan ...'ye yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinden kurulan hükümlerin temyizine gelince;Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;a)Sanık ...'ın, yürütülen bir soruşturmaya esas olmak üzere götürüldüğü adliyede başlayan ve devam eden eylemler bütünlüğü içerisinde tüm mağdura hakaret ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin farklı kişilere karşı tek bir fiil ile gerçekleştirilen bir eylem olması nedeniyle, TCK'nın 43/1. maddesinin ikinci cümlesi de dikkate alınarak, TCK'nın 125/3-a maddesi uyarınca belirlenen temel cezada aynı Kanunun 43/2. maddesi uyarınca arttırım yapılarak tek bir hüküm kurulması gerektiği yerde her iki hakaret eyleminden ayrı ayrı hüküm kurularak sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi, b)Sanık ...'ın adli sicil kaydında görülen ve tekerrüre esas alınan Aliağa Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/183-357 E-K sayılı ilamının, dosyaya konu suçtan sonra 11.07.2007 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, c)Hakaret suçunun aleni bir yer olan “adliye koridorunda” işlenmiş olması nedeniyle sanık ... hakkında TCK'nın 125/4. maddesinin uygulanmaması, d)Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Olay günü sanıklar ... ile ...'ın, katılan ...'ye yönelik söyledikleri “Allah büyük dünya küçük, dışarıda görüşürüz, gerekirse canımızı bile feda ederiz” şeklinde ve tehdit niteliğindeki sözlerinde hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi,e)Sanıklar ... ile ...'ın, katılan ...'ye sarfettikleri kabul edilen "Allah büyük dünya küçük, dışarıda görüşürüz, gerekirse canımızı bile feda ederiz" şeklindeki sözlerin TCK'nın 106/1-2. cümlesinde tanımlanan sair tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, TCK'nın 106/1-1. maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi, f)Sanık ...'ın adli sicil kaydında yer alan en ağır cezayı içeren Menemen Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2006 kesinleşme tarihli 2005/33-2006/351 E-K sayılı ilamı yerine daha az cezayı içeren ilamın tekerrüre esas alınması,g)Kabule göre de;Hakaret suçunda kurulan hükümlerde temel cezanın doğrudan TCK'nın 125/3-a maddesi uyarınca tayin edilmemesi, Kanuna aykırı ve sanıklar ..., ... ile ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye kısmen uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca sanık ...'ın daha az cezayı öngören ilamın tekerrüre esas alınmasından, sanık ...'ın ise, TCK'nın 125/4. maddesinin uygulanmamasından kaynaklanan kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.