Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9880 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12364 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiDava dilekçesinde, soybağının reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde, ... ... ve ...’ın davacının çocuğu olmadığının tespiti ile soybağının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. 1-Davacı vekili dava dilekçesinde, nüfus kayıtlarında davacının çocukları olarak görünen davalı küçükler ... ve ...’ın gerçekte davacının çocukları olmadığını, küçüklerin davacının diğer davalı ... ile olan evliliğinin sona erdiği tarih olan 12/09/2007 tarihinden sonra 25/08/2008 tarihinde nüfusa tescil edildiğini, davacının bu durumu dava açmadan 3 ay önce seçim işleri için nüfus müdürlüğüne gittiğinde öğrendiğini, bu nedenle nüfusta çocukları görünen davalı küçükler ile davacı arasındaki soybağının reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Türk Medeni Kanununun 291. maddesine göre; “Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir. Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açar. Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.”Somut olayda, davacı ile davalı ... arasındaki evliliğin 12/09/2007 tarihinde boşanma ile sona erdiği, davalı küçüklerin nüfusa 25/08/2008 tarihinde, 01/03/2005 ve 01/02/2007 doğum tarihleri ile tescil edildikleri, bu durumda küçüklerin evlilik birliği içerisinde doğmuş olmaları nedeniyle nüfusta davacının çocuğu olarak göründükleri anlaşılmaktadır.Yukarıdaki belirtilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında; davacının davalı küçüklerin babası olduğunu dava açıldığı tarihten 3 ay önce öğrendiğine, davacının daha önceki bir tarihte bu durumu bildiğine ilişkin dosya içerisinde bir bilgi veya belge bulunmadığına ve davacının öğrenmeden itibaren, 30/04/2014 tarihinde ve TMK 291.maddedeki 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde temyize konu davayı açtığına göre, mahkemece işin esasına girilerek tarafların sunacağı tüm delillerin toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması,2-4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 289. maddesinde; “Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır. Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.'' hükmü yer almaktadır. Aynı yasanın 426. maddesinde ise “Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atar: Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse, Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa. “ hükmüne yer verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33. maddesi uyarınca olayları anlatmak taraflara hukuki nitelendirme ise hakime aittir. Somut olayda, davacı ... tarafından açılan davada küçükler ... ve ...’ın, çocukları olmadığının tespiti ile soybağının reddine karar verilmesinin istendiği ve davanın küçüklere kayyım tayin ettirilmeden karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, mahkemece küçüklere kayyım tayin ettirilip davanın kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanmasından sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik hasımla yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,Doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.