Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8149 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19997 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, ..... sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;1-2942 sayılı Yasanın 4650 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1.fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmaz malın kamulaştırma (dava) tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak düzenleyeceği raporda, bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit etmelidir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için kapama meyve bahçesi değerlendirmesinde ise kapamaya dahil edilen meyveler için ayrı ayrı dekar başına elde edilecek ortalama verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır. Buna göre; gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünce belirlenen veriler dikkate alındığında dekar başına ortalama verim miktarları sırasıyla erik için 700kg, ceviz için 460kg olduğu halde bilirkişi raporunda sırayla erik için 750kg, ceviz için 220kg alınmak suretiyle verilere uyulmadan ve verilerden ayrılmayı gerektiren nedenler varsa bunlar da açıklanmadan değerlendirme yapılmış olması ve ayrıca sulu şartlarda erik ve cevizin dekar başına ayrıntılı üretim giderleri (gider kalemleri ayrı ayrı gösterilmek suretiyle) dosyaya getirtilerek bu yönden de rapordaki verilerin uygunluğunun denetlenmemiş olması, 2-Kıymet takdir raporunda kamulaştırılan taşınmazda bulunduğu belirtilen 10 yaşında 5 adet kavak ağacının değerlendirme tarihi (2012) itibariyle ilçe gıda tarım ve hayvancılık müdürlüğünden yaş, cins ve maktu birim fiyatları getirtilerek değerinin tespiti ile bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,3-Kamulaştırılan taşınmazda bulunan enkazın alınması mal sahibinden istenemez. Başka bir ifade ile taşınmaz maliki enkazı almaya zorlanamaz. Takdir komisyonu, enkazın mal sahibine ait olduğunu belirtmiş, mal sahibi de buna itiraz etmemiş ve dava konusu yapmamış ise enkaz değeri tespit edilerek bu bedelin kamulaştırma bedelinden düşülmesi gerekir. Böyle bir durum yoksa enkaz, belirlenen bedelden düşülemez. Mahkemece kıymet takdir raporuda getirilerek mal sahibinin enkazı alıp almadığı, isteyip istemediği belirlenip enkazın akıbetinin araştırılması, enkazın mal sahibi tarafından alındığının anlaşılması halinde enkaz ağaç bedelinin tespit edilen kamulaştırma bedelinden düşülmesi gerekirken, enkazın mal sahibi tarafından alınıp alınmadığı tespit edilmeden yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile enkaz bedelinin kamulaştırma bedelinden düşülmesi,4-Davacı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğine göre yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi,Ayrıca;5-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir. Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi'nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerekirken, acele kamulaştırma bedelinden mahsup edilen bakiye kamulaştırma bedeline 30.04.2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesi ve faizin karar tarihine kadar işletilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,Doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 13.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.