MAHKEMESİ :Aile MahkemesiDava dilekçesinde, küçük ...'nın gerçek anne ve babasının ... ve ... olduğunun tespiti ile nüfus kayıtlarının buna göre düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı ..., dava dışı ... ile evliyken, ... ile evlilik dışı ilişkisinden 29.04.2004 tarihinde küçük ...’nın doğduğunu; bu çocuğun davalılar ... ve eşi ...'in hanelerine onların evlilikleri içinde doğmuş çocuklarıymış gibi kaydedildiğini, küçük ...'nın, gerçekte kendi kızı olduğunu ileri sürerek, ...'nın, ... ve ... kızı olduğunun tespiti ile ... ve ...'in üzerindeki kaydının iptaline; ...'ın çocuğun babası olması nedeniyle bu kişinin nüfusuna tesciline karar verilmesini istemiş; mahkemece; küçüğün ... ve eşi ...'in üzerindeki kaydının iptaline ilişkin talep, " bu kişilerle çocuk arasındaki soybağının kaldırılması" olarak nitelendirilmiş, "bu davanın baba ve çocuk tarafından açılabileceği, annenin soybağının kaldırılması davası açma hakkının bulunmadığı” gerekçesiyle; çocuğun babasının ... olduğuna ilişkin talep ise, ''babalık" olarak nitelendirilmiş, "ananın dava hakkının doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşeceği (TMK. m. 303/1), bu sürenin geçtiği" gerekçesiyle dava tümüyle reddedilmiş; kararı davacı temyiz etmiştir.Dava, çocuğun anası olduğunu iddia eden ... tarafından, ... ve ... ile, çocuğun babası olduğu iddia edilen ...'ın (bu kişinin 2009 tarihinde ölmüş olması sebebiyle) mirasçılarına ve nüfus idaresine karşı açılmıştır.Dosyaya alınan kayıtlara göre küçük ..., 29.04.2004 doğumlu olup, halen davalılar ... ve eşi ...'in çocukları olarak onların üzerinde kayıtlıdır. Davacı ..., ...'nın kendi çocuğu olduğunu, dava dışı İbrahim ile evliyken, ... ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini ileri sürmektedir. Davalılar ... ve eşi ...; duruşmadaki beyanlarında "küçük ... isimli çocuğun, davacı ...'nın ... ile evlilik dışı ilişkisinden doğduğunu, ... o tarihte evli olduğu için, evlilik dışı ilişkisinden dünyaya gelen bu çocuğu nüfusa kaydettiremediğini, çocuğun mağdur olmaması için kendi çocuklarıymış gibi gerçeğe aykırı beyanla üzerlerine kaydettirdiklerini, çocuğun kendi çocukları olmadığını" kabul etmişlerdir. Davalılar ... ve ...'in bu beyanlarına göre, dava iki yönlüdür. Birincisi; küçük ...'nın davalılar ... ve ...'in üzerindeki kaydının, gerçeğe aykırı beyanla oluştuğu iddiasına dayanan nüfus kaydının düzeltilmesi; İkincisi ise, çocuğun babasının ... olduğunun tespiti ile ...in nüfusuna tescili isteğidir. Küçük ...'nın, ... ve ...’in üzerindeki kaydı iptal edilmedikçe, babalığa ilişkin ikinci isteğin incelenmesi hukuken mümkün değildir. Öyleyse, bu talepler ayrı ayrı incelenmeli ve sonuca bağlanmalıdır. Mahkemece, bu talepler ayrılmadan dava bütünüyle reddedilmiştir.1-Çocuk halen davalılar ... ve eşi ...'ın evliliğinden doğmuş gibi, bu adları geçenlerin üzerinde kayıtlıdır. Buradaki kayıt iptal edildiğinde, annesi ...'ın, dava dışı İbrahim ile evlilikleri içinde doğmuş olacak, Türk Medeni Kanununun 285'nci maddesinde yer alan hüküm gereğince, çocukla ...'nın kocası dava dışı İbrahim arasında soybağı kendiliğinden kurulmuş olacaktır. Bu soybağı çürütülmedikçe, çocuğun babasının ... olduğuna karar verilemeyecektir. Kanuna göre, çocuk ile bir başka erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık hak düşürücü süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlar (TMK. m. 303/3). Bu bakımdan, çocuğun anasının ... olduğu hükmen belirlendikten ve çocukla dava dışı İbrahim arasındaki Türk Medeni Kanunun 285. maddesi gereği kendiliğinden oluşacak olan soybağı ilişkisi ortadan kaldırıldıktan sonra ananın babalık davası açma hakkı doğmuş olacağına göre, davanın babalığa ilişkin yönünün, bu aşamada "hak duşürücü sürenin geçmiş bulunduğu" gerekçesiyle reddedilmesi doğru değil ise de, verilen ret kararı, açıklanan sebeple ananın dava hakkı henüz doğmadığından babalık bakımından sonucu itibarıyla doğru bulunduğundan, davanın reddi kararının bu yönden ONANMASINA,2-Davacı, davalılar ... ve ...'ın üzerinde kayıtlı bulunan 29.04.2004 doğumlu küçük ...’nın kendi çocuğu olduğunu, bu çocuğun diğer davalıların miras bırakanı ... ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini, o tarihte dava dışı İbrahim ile evli olduğu için çocuğu nüfusa kaydettiremediğini ileri sürmektedir. Davalılar ... ve ... de, bu çocuğun kendilerinden olmadığını kabul etmektedirler. Başkasının çocuğunun, davalılar ... ve eşi ... tarafından kendi çocuklarıymış gibi gerçeğe aykırı beyanla nüfusa tescil ettirmeleri halinde, bu kişiler ile çocuk arasında bir soybağı ilişkisi kurulmuş olmaz. Böyle bir durumda resmi sicilin baştan hatalı oluşturulması söz konusudur. Resmi sicilin içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle tabi olmadığı (TMK. m. 7/2) gibi, bunun düzeltilmesi de herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı değildir. Dava sonucunda, çocuğun halen kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye kaydedilecek olması, diğer bir ifade ile hane değişikliği de davayı "soybağının reddi" haline getirmez. Bu bakımdan, küçük ...'nın, davalılar ... ve eşi ...’in üzerindeki kaydının iptali isteği, soybağının reddi olmayıp, gerçeğe aykırı beyanla oluşturulan kişisel durum sicilinin düzeltilmesi niteliğindedir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesi uyarınca, aile mahkemeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü kısmı hariç ikinci kitabında (m. 118-395) yer alan aile hukukundan doğan dava ve işlerde görevli olup; kişisel durum sicilinin düzeltilmesi davaları bu mahkemelerin görevi kapsamında değil, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36’nci maddesi gereğince asliye hukuk mahkemesinin görevi dahilindedir. Çocuğun, davalılar ... ve ...'in çocuğu olmadığının, annesinin davacı ... olduğunun tespiti halinde, doğum tarihinde ... dava dışı İbrahim ile evli olduğuna göre, mevcut kaydının iptali durumunda kanunen ...'nın evlilik hanesine tescil edileceği, düzeltmenin bu şekilde olacağı tabidir. O halde, davanın bu bölümü bakımından, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu nazara alınarak, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan işin esasının incelenmesi doğru bulunmamıştır.Bu itibarla yukarıda (2.) bentte açıkılanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple Hukuk Muhakemeleri Kanununun 428'nci maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.