Dava dilekçesinde genel kurul kararının iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.Davacı, dava dilekçesinde; Türk idareciler Vakfı'nın illere gönderdiği "mülki idare amirlerinin vakfa üye olmaları"nı içeren çağrı yazısı üzerine, M.... Kaymakamı olarak üyelik formunu doldurup vakıf senedinde öngörülen ve çağrı yazısında belirtilen 200.000 TL giriş aidatını 19.1.1995 tarihinde vakfın banka hesabı ha yatırarak vakıf yönetim kurulunun kendisini üyeliğe kabul kararını beklediğini, aradan uzun bir süre geçmesine karşın bir yanıt alamaması karşısında 26.2.2001 günlü dilekçe ile yaptığı üyeliğe kabul başvurusunun vakıf yönetim kurulunca 16.6.2001 tarihli kararla reddedildiğini, bunun üzerine yaptığı itirazın da vakıf genel kurulunca 29.11.2001 tarihli kararla reddedilmek suretiyle vakıf senedinin tanıdığı hukuki yolların tükendiğini ileri sürerek, sözü edilen genel kurul kararının iptalini istemiştir.Mahkemece, davacı Hayati'nin vakıf üyeliğine kabulü yolundaki başvurusunun vakıf yönetim kurulunca reddi kararına karşı yaptığı itirazın reddine ilişkin Türk idareciler Vakfı Genel Kurulunun 29.11.2001 günlü kararının iptaline karar verilmiştir.Dosyadaki belge ve bilgilere ve özellikle vakıf senedi içeriğine göre; Türk İdareciler Vakfı 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre kurulmuş olup, davacının üyeliğe başvurduğu tarih ile vakıf yönetim kurulunca bu istemin reddedildiği ve itiraz üzerine genel kurulun itirazın reddine karar verdiği tarihlerde yürürlükte bulunan bu yasada vakfa üyeliği yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı da dikkate alındığında yerel mahkemenin kararında açıklanan gerekçelerle vakıf genel kurulunun dava konusu edilen 29.11.2001 günlü kararının iptalinde bir isabetsizlik yoktur. Bu bağlamda, 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 101.maddesinin üçüncü fıkrasında "vakıflarda üyelik olmaz" hükmü yer almakta ise de yukarıda açıklandığı üzere anılan yasadan önce kurulmuş olan ve amacı doğrudan vakıf üyeleri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocuklarına sağlık, eğitim-öğretim ve sosyal açılardan yardım etmeyi, bu konularda onları destekleyici faaliyetlerde ve maddi katkılarda bulunmayı öngören Türk idareciler Vakfının senedinde herhangi bir değişiklik yapılmadığı, bu senede göre yeni Medeni Kanunun yürürlüğünden önce üye olan kişilerin fiilen üyeliklerini sürdürdükleri, davacının üyelik başvurusunun ve itirazının reddine ilişkin kararların anılan yasanın yürürlüğünden önce olduğu da gözönünde tutulduğunda halen Mülki idare Amiri olarak görev yapan davacının bu nitelikteki bir vakıftan yararlanmasının engellenmesi de adalet ve hakkaniyet kurallarıyla bağdaştırılmayacağı cihetle onun da vakıftan yararlanan olarak kabulü gerekir ki mahkemenin kararı bu açıdan da yerinde görülmüştür.Ancak;1 - Mahkemece, dava sonunda davacı yararına takdir olunan vekalet ücretinin Avukatlık Yasasının 164/son maddesi hükmünün yorumlanmasında hataya düşülerek davacı yerine doğrudan avukata ödenmesi yolunda hüküm kurulması,2- Avukatlık Yasasının 168. maddesinde yargı yerlerindeki işlemlerle, diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari haddini gösteren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin hazırlanacağı öngörülmüş olup bu ücret avukatlık ücretinin dışında kalan katma değer vergisinin uygulanacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Mahkemeler yasa hükümleriyle bağlı olup yasada yer almayan bir hususu düzenleyen tarifeye göre karar vermeleri hukukun genel kurallarına aykırılık oluşturur ö halde mahkemece salt Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde gösterilen vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yasada öngörülmeyen Katma Değer Vergisinin de ücrete eklenmesi şeklinde karar verilmesi,Doğru değil ise de bu her iki hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4 numaralı bendinin ikinci satırında yer alan "davacı vekili" yerine "davacıya" sözcüğünün yazılmasına, aynı bendin üçüncü satırındaki "bu bedele KDV uygulanmasına" sözcüklerinin metinden çıkartılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle (ONANMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı yararına takdir edilen 275.000.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 23.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.