Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5320 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18828 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDava dilekçesinde, ... Köyü, 2654 parsel sayılı taşınmazın Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalılar vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalılar vekili Av.... ve davacı vekili Av.... geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;1-... Müdürlüğü'nce bozmadan önce dosyaya gönderilen 05.05.2010 günlü veri cetvelinde, zeytin üretim gideri 2010 yılı için 427 TL, bozma sonrası gönderilen 06.08.2013 günlü veri cetvelinde ise yine 2010 yılı itibariyle 734 TL olup, veri cetvellerinin farklı ve çelişkili olması nedeniyle ve Dairenin bir önceki bozma ilamının 2. bendi ile son paragrafında da açıklandığı üzere zeytin veriminin en çok 500 kg olarak değerlendirileceği de gözetilerek dava konusu taşınmazın bulunduğu ... Müdürlüğü'nden sulu şartlarda zeytinin 2010 yılı (değerlendirme tarihi) itibariyle asgari-azami üretim giderlerini (yukarıda belirtilen üretim gideriyle ilgili cetveller gönderilip mevcut çelişkinin nedeni sorulup bu çelişkinin giderilmesinin istenmesi suretiyle) gösteren veri cetveli ile alınacak cevap yazılarının dosyaya getirtilmesi ve raporun buna göre denetlenmesi gerekirken, üretim gideriyle ilgili cetveller arasındaki çelişki giderilmeden ve zeytinin 700 kg/da verimine göre saptanmış olan üretim gideri cetvellerini esas alıp 2009 ve 2010 yılı için bulunan net gelirin toplamının yarısı (ortalaması) alınmak suretiyle hesaplama yapılan rapora itibarla hüküm kurulması, 2-Mahkemenin ilk kararında tespit edilip idarece davalı adına bankaya yatırılan bedel ile bozmadan sonra saptanıp hüküm altına alınan bedel arasındaki farkın (idarece fazladan yatırılmış olan paranın) miktarı belirtilmeksizin depo edilen bedelden kalanın davacıya iadesine şeklinde karar verilmesi,3-Bozmadan önceki ilk karara esas alınan raporda dava konusu taşınmazda bulunan incir ağaçlarına da değer verilmek suretiyle bedel belirlenmiş, Dairece bu hususta herhangi bir bozma yapılmamıştır. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde verilen yeni kararda, bu defa davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olarak sözü edilen incir ağaçları için hiç bir bedelin hesaplanmaması,4-Kamulaştırma Kanununun 10. maddesinin 8. fıkrasının son cümlesi gereğince, tescil (terkin) hükmü kesin olup tescil (terkin) işleminin yapılabilmesi için tapu müdürlüğüne derhal yazı yazılmasına karar verilmesi gerekirken bu hususta bir karar verilmemesi,5-Davanın niteliği gereği, yargılamada kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu konuda herhangi bir karar verilmemiş olması, Doğru görülmemiştir. 6-Bundan ayrı;Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir. Her ne kadar getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı Yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi'nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ile tescil davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla mahkemece dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 10.08.2010 tarihinden ilk karar tarihi olan 25.05.2011 tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden bu yönden de mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı ve davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 07.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.