MAHKEMESİ : Kumluca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah. sıfatıyla)TARİHİ : 14/02/2012NUMARASI : 2010/354-2012/72 Dava dilekçesinde, "Ahmet" olan baba adının iptali ile "Mehmet Alp"in hanesine oğlu olarak tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı, annesi ile davalıların mirasbırakanı M.. A..'in evlilik dışı ilişkilerinden doğduğunu, ancak annesinin daha sonra evlendiği A.. O..'nın çocuğu olarak nüfusa kaydedildiğini ileri sürerek, A.. O.. hanesindeki kaydının iptal edilerek M.. A..'in oğlu olarak nüfusa tescilini istemiş, mahkemece Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.12.2009 tarihli bozmasındaki "babalık davası" nitelemesine uyarak, hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dava reddedilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 301. maddesi uyarınca çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya, ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Türk Medeni Kanunu'nun 303/2. maddesinde; ''Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.'' hükmü Anayasa Mahkemesi'nin 27.10.2011 gün ve 2010/71 Esas-2011/143 Karar sayılı kararıyla iptaline karar verilmiş, mahkemenin karar tarihinden sonra 08.02.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 303/4. maddesinde ise ''Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.'' hükmü düzenlenmiştir. Kanunun bu fıkrasındaki düzenleme Anayasa Mahkemesi'nin 15.03.2012 gün ve 2011/116 Esas-2012/39 Karar sayılı kararı ile çocuk yönünden iptaline karar verilmiştir. Öte yandan Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca belirtebilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış (derdest) davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 Esas, 19 Karar; 07.04.2004 gün ve 2004/10-214 Esas, 198 Karar; 29.09.2004 gün ve 2004/10-448 Esas, 461 sayılı Kararları). İnceleme tarihi itibariyle Türk Medeni Kanunu'nun 303/2. maddesi hakkındaki iptal kararı yürürlüğe girdiğinden ve yasada çocuk için hak düşürücü süreden artık bahsedilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacının annesi K.. ile A.. O..'nın evlenme tarihi nüfus kayıtlarında belli olmadığı, ancak adı geçenlerin 26.02.1956 tarihinde boşandıkları, davacının ise 14.04.1954 tarihinde doğduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle mahkemece geçerli olan nüfus kayıtlarında A.. O..'nın kayden davacının babası olduğuna göre; soybağı durumunun tespiti açısından A.. O.. ile anne K..'ın evlenme tarihlerinin nüfus kayıtlarına dayanak belgeler, boşanma kararları, anne K..'ın baba hanesindeki kayıtları da ayrıntılı olarak incelenip tespit edilmesi, evlenme tarihi tespit edildikten sonra TMK 285/1 maddesi gereği evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır düzenlemesi dikkate alınarak soybağı durumunun açıklığa kavuşturulması, eğer yapılan araştırma sonucu davacı ile A.. O.. arasında soybağı mevcut kabul edilirse; iş bu soybağı reddedilmeden küçüğün babasının bir başkası olduğu kabul edilemeyeceğine göre, her iki davanın birlikte sonuca bağlanması mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan “babalığa” ilişkin ikinci talebin davadan tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilmesi, soybağının reddi davasının, babalığa ilişkin davada “bekletici sorun” sayılarak, neticesinin beklenmesi, soybağı reddedildikten ve buna ilişkin hüküm kesinleştikten sonra, babalık davasının sonuca bağlanması gerekir.Eğer davacı ile A.. O.. arasında TMK.nun 285/1. madde düzenlemesi dikkate alınarak soybağı mevcut olmadığı sonucuna ulaşılırsa bu defa nüfus kaydının “gerçek durumu” yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirildiği kabul edilerek Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesi uyarınca kayıt düzeltme davası olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda çocuk ile bir başka erkek arasında soybağı olmadığı için babalık davasının esasının incelenmesinde yasal bir engel kalmayacaktır.Soybağına ilişkin davalarda davalıların “davayı kabul” beyanlarının tek başına sonuç doğurmayacağı, hakimin maddi olguları re’sen araştırmakla yükümlü olduğu (TMK. md. 284/1), kan ve genetik araştırma ile soybağı olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti ile sonuca gidilmesi gerekmektedir.Mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar gözetilerek; ilk önce davacının başka bir erkekle (A.. O..) arasında soybağı ilişkisi olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve bunun sonucuna göre eğer soybağı ilişkisinin varlığı kabul edilirse iş bu soybağı kaldırılmadıkça babalık davasının görülemeyeceğinin nazara alınması, aksi halde davacının delillerinin toplanması, DNA incelemesi yapılması,Türk Medeni Kanunu'nun 301. maddesi uyarınca davanın Hazineye ve Cumhuriyet savcısına ihbar edilmesi, aynı Yasanın 303/2. maddesinde yer alan çocukla ilgili hak düşürücü sürelerin Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile iptal edildiğinin gözetilmesi, deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı sebeple ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.