Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4710 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18061 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : İzmir 11. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/05/2013NUMARASI : 2013/222-2013/832 Dava dilekçesinde, kayyım tayin edilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde, İzmir-B..-T.. Mah. 36.. ada 1.. parseldeki taşınmaz hissedarları N.. Ö.. ile İ.. G..'in sağ olup olmadıkları, ölü iseler mirasçılarının bulunup bulunmadığı bilinmediğinden Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması için adı geçen kişilere 3561 sayılı Yasa uyarınca İzmir Defterdarının kayyım atanması istenilmiş, mahkemece belirtilen kişilerin kimliklerine ulaşıldığı, mirascılarının tespit edilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 3561 sayılı Kanuna dayalı olarak açılan kayyım atanması istemine ilişkindir. Anılan Kanunun amacı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” biçiminde açıklanmıştır. Anılan Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür. Bu durumda mahkemece, konuya ilişkin kanun hükümleri ve kanunun amacı da gözetilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtları ve dayanak belgelerinin tapu müdürlüğünden, vergi kaydıyla ilgili bilgi ve belgelerin belediye başkanlığından ve vergi dairesi müdürlüğünden getirtilip kayıt ve belgelerde kimlik bilgilerinin bulunması halinde nüfus müdürlüğünden ilgililerin nüfus aile kayıtlarının getirtilerek tapu kaydı malikleriyle irtibatı araştırılması, varsa mirasçılara ilişkin veraset belgelerinin istenilmesi ve toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden İzmir-B..-Turan Mah. 36.. ada 1.. parseldeki taşınmazda N.. Ö.. ile İ.. G..'in hissedar oldukları, bu kişilerin sağ olup olmadıkları, ölü iseler mirasçılarının bulunup bulunmadığı bilinmediğinden Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması için adı geçen kişilere 3561 sayılı Yasa uyarınca İzmir Defterdarının kayyım atanmasının istendiği, 1956 ve 1968 tarihli resmi senet suretlerinin bulunduğu, N.. Ö.. ile İ.. G..'in kimlik bilgilerinin UYAP ortamında yer almadığı, dosyada ilgili kişiler hakkında başkaca bir bilginin bulunmadığı, bu nedenle taşınmaz hissedarları N.. Ö.. ile İ.. G..'in sağ olup olmadıkları, ölü iseler mirasçılarının bulunup bulunmadığının belli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya konu taşınmaz malikleri hakkında yukarıda değinilen hususlarda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan mahkemece adı geçenlerin kimliklerine ulaşıldığı, mirasçılarının tespit edilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenler göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Davacı M.. H.. vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüne, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen Geçici 3. maddesindeki atıf nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, 17.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.