Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4423 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 837 - Esas Yıl 2008





Dava dilekçesinde, 18.10.2004 tarihi itibarıyla 27.888.039.360 TL borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, yurtdışı doktora eğitimi sırasında davalı kurumdan burs aldığını, imzaladığı taahhütnameye aykırı davranması nedeniyle kendisine borç çıkarıldığını, istenen borç miktarını ödediklerini ancak, ibraname istemelerine rağmen haklarında yapılan icra takibini gerekçe gösterilerek ibraname verilmediğini, ödemeleri gereken borçları kalmadığını ileri sürerek haklarında takip yapılan 27.888.039.360 TL'den borçlu olmadıklarının tespiti istenilmiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu da derlendirilerek dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 5535 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Yasanın 1. maddesinin 1416 sayılı yasayı kapsamına aldığını, TÜBİTAK'ın kuruluş yasası olan 278 Sayılı Yasanın 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkındaki Yasadan sonra yürürlüğe giren özel nitelikte bir yasa olduğunu, genel nitelikteki 1416 sayılı yasanın bu olayda da uygulanacağını, buna göre de davacının borcu fazlasıyla ödediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı kurumun, 278 Sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkındaki Yasanın 2/j maddesi gereğince bilim adamlarının, araştırıcıların yetiştirilmeleri ve geliştirilmeleri için olanaklar sağlamak; bu amaçla ödüller vermek, öğrenim ve öğrenim sonrasında üstün başarısıyla kendini gösteren gençleri izleyerek onların yetişme ve gelişmelerine yardım etmek ve bu amaçla burslar vermek görevlerindendir. Böylece bu imkanlardan yararlandıracağı kişileri kendi mevzuatına göre tespit edilmekte ve tarafların yaptıkları senetlere göre de sorumluluğun kapsamı belirlenmektedir. Somut olayda 1416 sayılı yasanın uygulama alanın olmadığı ve bu bağlamda da dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 5535 Sayılı Yasanın bu olaya uygulanamayacağı düşünülmeden, yerinde olmayan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece, davacının vermiş olduğu yüklenme ve kefalet senetleri ile davalı kurum tarafından yapılan ödemeler, bu doğrultuda yapılan yazışmalar, davacıların varsa ödemeler dikkate alınarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmelidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.