Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3027 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 1176 - Esas Yıl 2005





Dava dilekçesinde Kat Mülkiyeti Yasasının 33. maddesi gereğince hakimin müdahalesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının oğlunun sağlık sorunları nedeniyle ani ve şiddetli seslere karşı aşın duyarlı olduğunu, bu durumu apartmanda oturanlara bildirerek özellikle matkap ve benzeri aletlerle çalışma yapılmadan önce kendisine haber verilmesini istediğini, buna karşın aynı apartmanda oturan kat maliki davalının bu uyarıyı dikkate almadan dairesinde birkaç kez çalışma yapmış olması yüzünden çocuğunun rahatsızlandığını ileri sürerek, davalıya Kat Mülkiyeti Yasasının 18. ve Türk Medeni Kanununun 737. maddelerinde öngörülen yükümlülüklerinin hatırlatılması ile çocuğun sağlık durumu da gözetilerek davalının bağımsız bölümünde -ani ve yüksek tonda sesler çıkaran- bir çalışmaya başlamadan önce, gerekli önlemi alabilmesi için davacıya belli bir süre tanıması konusunda davalıya gereken uyarının yapılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili davaya yanıt dilekçesinde; müvekili davalının anayapının 6. katında, davacının ise 4. katında oturduklarını, davacının çocuğunun sağlık sorununun bulunduğu müvekkiline bildirilmemiş olmakla birlikte diğer komşulardan duyduğunu, bu nedenle davalının bağımsız bölümünde gerçekleştirdiği onarım çalışmalarına başlamadan önce davacıya bilgi verdiğini, kaldı ki davalı dışındaki hiçbir komşunun yakınmadığı, bu zorunlu çalışmanın kısa sürüp, davanın açıldığı tarihten önce sona erdiğini, böylece ortada davanın açılması için bir nedenin de kalmadığını öne sürerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, dosya içeriğine ve özellikle davacının oğluna ilişkin doktor raporu ile tanıkların anlatımlarına dayanılarak; davalının değişik günlerde bağımsız bölümünde onarım yapmak ve eşyaları sürüklemek suretiyle ani ve yüksek sesler çıkartarak gerçekleştirmiş olduğu müdahalenin önlenmesine ve bunun için kendisine üç gün süre verilmesine, davalının bağımsız bölümünde ani ve yüksek sesli gürültü çıkaran ve zorunlu olan işleri yapmadan önce davacıya veya aile bireylerinden birine haber vermesine ve Kat Mülkiyeti Yasasının 33/2. maddesi gereğince bu konuda uyarılmasına karar verilmiştir. Kat Mülkiyeti Yasasının 18. maddesi hükmü uyarınca kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerekse eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kurallarına uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler. 8u maddede yükümlülüğün karşılıklı olduğu açıkça belirtilmiştir. Bundan amaç, tüm kat malikleri bakımından karşılıklılıktır. Bir yapının çatısı altındaki bağımsız bölümlerde oturanlar arasında dirlik-düzen ve barış ancak yasanın öngördüğü kurallara karşılıklı olarak uymakla sağlanabilecektir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere buradaki yükümlülük hakkın kullanılması ile ilgilidir. Buna göre kat maliklerinden herbiri, bağımsız bölüm ve eklentileri ile ortak yerlerde yasanın kendisine tanıdığı hak ve yetkileri kullanırken diğer bağımsız bölümlerde oturanları rahatsız etmeyecek, zarar veren eylem ve davranışlardan özenle kaçınacak, onların haklarını çiğnemeyecek ve yönetim planı hükümlerine uyacak; buna karşılık diğer kat malikleri de o kat malikinin sözü edilen yerlerdeki yasal kullanma hakkını kısıtlayıcı ya da zorlaştırıcı eylem ve davranışlardan özenle kaçınacaktır. İşte tüm bunlar, kat maliklerinin karşılıklı olarak objektif iyiniyet (dürüstlük) kurallarına uymalarıy-la mümkün olabilecek ve bu konudaki değerlendirmelerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesi hükmü göz önünde bulundurulacaktır. Örneğin -somut olayda olduğu gibi bağımsız bir bölümde bir onarım sözkonu-su olduğunda, diğer kat malikleri o bağımsız bölümün malikine gereken kolaylığı göstermeli, gerekli işlerin yapılması sırasında çıkacak ses ve gürültüye objektif iyiniyet kuralları çerçevesinde katlanmalı; ancak o kat maliki de sözü edilen onarım işini yaparken diğer kat maliklerine (ve onlann bağımsız bölümlerinde oturanlara) rahatsızlık vermemeye özen göstermeli, varsa gereken önlemleri almalıdır. Bu konuda 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "komşuluk hakkını kullanma biçimi"ne ilişkin 737. maddesi hükmü de gözden uzak tutulmamalıdır. Buna göre bir kimse taşınmaz mülkiyetinden doğan hakları kullanırken, komşularını olumsuz biçimde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlü olup; özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adetlere göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, toz, koku çıkararak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır. Somut olay, yukarıda değinilen gerek Kat Mülkiyeti Yasasının 18. ve gerekse Türk Medeni Kanununun 2. ve 737. maddeleri hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirildiğinde; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla gerektirici yasal nedenlere göre, davalı kat malikinin bağımsız bölümünde ani ve yüksek tonda gürültüye neden olacak işleri yapmaya başlamadan, davacıya veya onun aile bireylerinden birine -sağlık sorunu olan çocuğun zarar görmemesi açısından gereken önlemleri alabilmeleri için- önceden haber vermesine ve davalının bu konuda uyanlmasına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; dava açılmadan önce davalının bağımsız bölümünde yapıp sonuçlandırdığı tadilat ve onarım işi nedeniyle oluşan gürültünün, geriye doğru önlenmesine olanak bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde geçmişte gerçekleştirilmiş olan bu gürültünün önlenmesi konusunda bir istem de bulunmadığı gözetilmeden; infazı (yerine getirilmesi) mümkün olmayacak biçimde sözü edilen ani ses ve gürültüye ilişkin müdahalenin önlenmesi ve bunun için davalıya üç gün süre tanınması yolunda hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.