MAHKEMESİ : İskenderun 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/05/2013NUMARASI : 2011/673-2013/214 Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:1-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11.maddesinin 1. fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde, taşınmazın kamulaştırma (dava) tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler ve uygulanacak kapitalizasyon faizi yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır. Mahallinde yapılan keşif sırasında bu yönde herhangi bir tespit yapılmamış, bilirkişi raporlarında taşınmazın sulu tarım arazisi olduğu belirtilerek münavebeye alınan ürünlerin sulu araziler için geçerli verim miktarları esas alınmış ancak %3 kapitalizasyon faizi üzerinden değerlendirme yapılmıştır.Dava konusu taşınmazda; sulamanın ne şekilde yapıldığı, taşınmazın tamamında ve her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığı, dereden sulanıyorsa bu suyun kendi doğal akışı ile mi yoksa özel bir pompalama ya da başka bir sistemle mi taşınmaza ulaştığı, yapılan sulamanın başkasının taşınmazındaki bir kaynaktan yapılıyorsa bu sulamanın daimi ve geçerli kabul edilebilmesi için dava konusu taşınmaz lehine bu taşınmaz üzerinde bir mükellefiyet kurulmuş olması gerektiğinden, bu hususun varlığı ve suyun yeterliliği ve benzeri gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde araştırılarak taşınmazın sulu arazi niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir.Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarında iklim koşulları, arazinin topografik yapısı ve bölgesindeki konumu (büyük yerleşim yerlerine uzaklığı gibi) gözönünde tutulduğunda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerle benzer nitelikte olan, ülkemizin değişik yörelerindeki (değeri önemli şekilde etkileyen kanıtlanmış, farklı ve özel bir faktör bulunması hali hariç) sulu tarım arazilerinin değerlendirilmesinde kapitalizasyon faiz oranı %5, kuru tarım arazilerinde ise %6 olarak alınmaktadır. Bu durumda taşınmazın sulu tarım arazisi niteliğinde olup olmadığı tespit edildikten sonra kapital faizinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi, 2-Kamulaştırma Yasasının 15. maddesinin son fıkrasında, bilirkişilerce aynı Yasanın 11.maddesinin (f) bendi hükmü gözetilerek yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün (28.07.2011 dava tarihi) esas tutulacağı öngörülmüş olup buna göre davanın açıldığı tarihte belli olan 2012 yılına ait verilerin esas alınarak kamulaştırma bedelinin tespiti gerekirken, henüz 2012 yılına ait verilerin oluşmadığı gerekçesi ile 2011 yılı verilerin esas alınmak suretiyle taşınmazın değerinin belirlenmesi,Doğru görülmemiştir.Ayrıca;3-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir. Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 29.11.2013 tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.