MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi.Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, ... İli ... İlçesi ... Köyü 29 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalılar vekilleri tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan 24.12.2015 gününde temyiz edenlerden davalı ... vekili Av.... ile davalı ... vekili Av.... geldiler. Davacı ve aleyhine temyiz olunan adına gelen olmadı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki,1-Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu taşınmazın 562.464 m² yüzölçümünde, bir kısmının zirai tarıma elverişli olmayan aşırı taşlık kayalık niteliğinde olduğu, taşlık kayalık alanın acele el koyma dosyasında 416.464 m², davalı tarafça yaptırılan özel kadastro ölçümünde 89.168 m², hükme esas alınan fen raporunda ise 411.649,60 m² olarak belirlendiği, 07.05.2014 tarihli fen raporuna göre taşınmazın buğday ekili alanının 84.182,64 m², sürülmüş arazinin kısmının 66.631,76 m² olduğu, toplam 150.814,40 m² kısmının fiilen tarla olarak kullanıldığı, geriye kalan 411.649,60 m² kısmın ise zeminde kayalık ve boş alana isabet ettiği tespit edilmiş ve bu rapora göre belirtilen özellikler dikkate alınarak taşınmazın değeri hesaplanmıştır. Dava konusu taşınmazın zirai yönden tarıma elverişli olmayan kısımlarının tek başına bir fen bilirkişisi ile belirlenmesi doğru olmadığı gibi fen raporunda buğday ve sürülü alanlar tespit edildikten sonra geriye kalan bölümde kayalık haricinde boş alan olarak nitelenen kısımlarda tarım yapılıp yapılamayacağı da açıklanmamıştır. Mahkemece, bilirkişi kuruluna iki fen bilirkişisi dahil edilerek topoğrafik ölçme aletleri ile yeniden ölçüm yapılması, zirai bilirkişilerin taşınmazda ayrıntılı inceleme yaparak arazinin niteliklerini belirlemeleri ve gösterdikleri yerlerin fen bilirkişilerince krokiye işaretlenerek gösterilmesi ve aynı rapor altına birlikte imzalarının alınması suretiyle taşınmazın özelliklerinin ve değerinin belirlenmesi gerekirken acele el koyma dosyası, tespit tescil dosyası ve özel kadastro ölçümü arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi,2-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde taşınmazın dava tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmekte olup bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır. Bilirkişi kurulu raporunda, dava konusu taşınmazın “yakınında yer alan Curcurun deresinden traktör ile elektropomp vasıtası ile sulama yapılabildiği” belirtilerek taşınmaz sulu tarım arazisi olarak değerlendirilmiş ise de; söz konusu Curcurun deresinin taşınmaza mesafesi, taşınmazın büyüklüğü de dikkate alındığında deredeki su kapasitesinin ne kadar olduğu, sulamanın taşınmazın tamamında ve her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığı vb. gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde belirlenmeden, sulu tarım arazisi kabulü halinde de pompajla yapılan sulama için yapılacak giderlerin de üretim masraflarına ilave edilmesi gerektiği düşünülmeden yetersiz rapora dayalı hüküm kurulması, 3-2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 Sayılı Kanun ile değişik 29.maddesinde yer alan “10.madde uyarınca mahkeme heyetinin harcırahları, 15 inci madde uyarınca mahkemece oluşturulan bilirkişilerin ve keşifte dinlenilen muhtarın mahkemece takdir edilecek ücretleri ile, tapu harçları ve bu Kanunun gerektirdiği diğer giderler kamulaştırmayı yapan idarece ödenir.” düzenlemesi gereği yapılan keşif ve bilirkişi masraflarından davacı idare sorumlu tutulması gerekirken her ne kadar davalılar talebi üzerine de olsa taşınmazın niteliğinin tespiti ve değerinin belirlenmesi için keşif yapıldığından 16.04.2014 tarihli keşif masraflarının da davacı idareden tahsili gerektiğinin düşünülmemesi, 4-Dava konusu taşınmaz hakkında açılan acele el koyma dosyasında yatırılan bedel mahsup edildikten sonra aradaki fark kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren 4 aylık sürenin dolduğu gün olan 15.04.2013 tarihinden itibaren karar tarihine kadar yasal faiz uygulanması gerekirken bu husus gözetilmeden tüm kamulaştırma bedeline 30.08.2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi,Doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı ve davacı yararına takdir edilen 1.100,00'er TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 24.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.