Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14951 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12534 - Esas Yıl 2014





Davacı ... ile davalı ... aralarındaki kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak taşınmaz bedelinin tahsili davasına dair ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.12.2012 günlü ve 2011/414-2012/731 sayılı hükmün bozulması hakkında Dairece verilen 04.06.2013 günlü ve 2013/6696-2013/9760 sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.Bu isteğin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekilinin karar düzeltme dilekçesi ile eklerinin ve tüm dosya kapsamının yeniden incelenmesi sonucunda,Kamulaştırma Kanununa 5999 Sayılı Kanunla eklenen ve 30.06.2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici 6. maddesinde “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır” hükmü getirilmiş, 25. 02. 2011 tarihinde resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanunun Geçici 2. maddesiyle de “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı maddesi hükmü, 4/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır” denilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 22. 02.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 01.11.2012 tarih ve 2010/83 Esas-2012/169 Karar sayılı kararı ile uzlaşma dava şartı sayılmış, 6111 Sayılı Yasanın Geçici 2. maddesi ise iptal edilmiş ancak iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra kanunlaşan ve 11.06.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 Sayılı Kanunun 21. Maddesi ile Kamulaştırma Kanununun Geçici 6. maddesi değiştirilmiştir. Değiştirilen Geçici 6. maddenin 1. fıkrasında “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.” denilmiş, 10 fıkrasında ise “Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir” hükmü getirilmiştir.Yukarıda açıklanan bu düzenlemeler karşısında 09/10/1956 tarihi ile 04/11/1983 tarihi arasında el atılan taşınmazlar için 6487 Sayılı Yasanın yayımlanmasından sonra açılan davalarda uzlaşma dava şartı olarak kabul edilmekte, öncesinde açılan davalar için ise uzlaşma yoluna başvurulması için üç aylık süre öngörülmekle birlikte uzlaşmaya başvurulması zorunluluk haline getirilmemektedir. Buna göre 6487 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce açılan davalar için uzlaşmaya gidilmemesi nedeniyle davaların reddi yoluna gidilemeyeceğinden, mahkemelerce işin esasına girilerek gerekli araştırmalar yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.Dava konusu somut olay incelendiğinde, kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davasının yukarıda açıklanan yasa maddesinin yürürlüğe girmesinden önce 29.07.2011 tarihinde açıldığı ve yasanın yürürlüğe girdiği tarihte derdest olan davalarla ilgili olarak uzlaşma yoluna başvurulması isteğe bağlı olduğu, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde kullanılacak bu hakka ilişkin sürenin geçtiği de dikkate alındığında; Dairemizce uzlaşma yoluna gitmek üzere ilgili idareye başvuru şartı yerine getirilmeden dava açılması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yönünde yapılan bozma kararının, bozma kararından sonra yürürlüğe giren yukarıda açıklaması yapılan yasal düzenleme karşısında kaldırılması gerektiği ancak mahkeme kararının aşağıda açıklanan nedenlerle bozulması ve ayrıca harç ve vekalet ücretinde yapılan yasal düzenlemeye göre karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 04.06.2013 gün ve 2013/6696-9760 sayılı bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;1-Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazların imar planında spor alanı, resmi kurum alanı ve belediye hizmet alanı olarak belirlendikleri, dava konusu 3549 ada 1 ve 4864 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara fiilen el atılmadığı, davaya konu 11505,11 m² yüzölçümündeki 4863 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli 297,70 m² ve (B) harfli 256,50 m²'lik bölümlerine, 12053 m² yüzölçümlü 1078 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli 111,86 m²'lik kısmına 14653,23 m² alanlı 1195 ada 4 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli 244,65 m²'lik bölümüne ve 1535,0 m² alanlı 3545 ada 1 parsel numaralı taşınmazın (A) harfli 29,11 m²'lik kısmına stabilize yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı, kısmen fiilen el atılan parsellerin kalan bölümü ile 3549 ada 1 ve 4864 ada 1 sayılı parsellerin tamamının idare tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 7. ve 8. maddeleri uyarınca düzenlenen 1/1000 ölçekli imar uygulama planına göre kamu hizmetine tahsis edilmesi nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasının söz konusu olduğu ve bu kısımların bedeline bu sebeple hükmedildiği anlaşıldığından; mahkemece, dava konusu 1195 ada 4, 1078 ada 2, 3545 ada 1 ve 4863 ada 1 parsel sayılı taşınmazların yalnızca fiilen el atılan kısımlarının davacının payına düşen bedeline hükmedilmesi gerektiği, bu parsellerin kalan bölümleri yönünden imarda spor alanı ve resmi kurum alanı olarak ayrıldığı ve davalı belediyenin yol şeklinde fiilen el attığı kısımlar itibarıyla da proje bütünlüğünden söz edilemeyeceğinden ve yine davaya konu 3549 ada 1 ve 4864 ada 1 parsel numaralı taşınmazlara da hiç fiili el atma bulunmadığından, sözü edilen bu alanlarda davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın dava konusu taşınmazların genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın Uyuşmazlık Mahkemesi kararı ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 10.fıkrasında "uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." hükmü uyarınca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre idari yargıda dava açılması gerektiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca bu kısımlara ve parsellere yönelik davanın usulden reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kabule göre de;2-Karar tarihinden sonra 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7 ve 13. fıkralarıyla getirilen “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir” ve “Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” düzenlemeleri karşısında davacı lehine maktu vekalet ücretine ve Harçlar Tarifesi uyarınca maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiğinden hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.