Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13728 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1415 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, ...'nin Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanması talep edilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm vasi adayı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Talep dilekçesinde, ...’nin Türk Medeni Kanununun 405. maddesi uyarınca kısıtlanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, duruşma yapılmadan dosya üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.1-6100 sayılı HMK.nun 33. maddesi uyarınca, olayları açıklamak taraflara, hukuki niteleme hakime aittir. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 429. maddesine dayalı, yasal danışman atanması talebine ilişkindir. Vesayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382/2b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanacağı, 317. maddesinde ise, davalıya tebligat yapılması gerektiği düzenlenmiştir.Aynı Kanunun 320-1 maddesinde: “Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, bu madde hükmü gözetilerek, dosya üzerinden karar verilmiş ise de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi) Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez. Bilindiği üzere HMK.nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasa’nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMK.nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,2-Türk Medeni Kanunu'nun 411. maddesinde “Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir. Aynı Yasanın 22.maddesinde ise “Bir öğretim kurumuna devam etmek için bir yerde bulunma ya da eğitim, sağlık, bakım veya ceza kurumuna konulma, yeni yerleşim yeri edinme sonucunu doğurmaz.” hükmü yer almaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 7/g maddesine göre; kişilerin yerleşim yeri adreslerinin nüfus aile kütüklerinde bulunması zorunludur. Bu kanuna dayanılarak çıkartılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddesinde ise yerleşim yeri adreslerinin tutulmasında kişinin yazılı beyanının esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Somut olayda kısıtlanması istenilen ...’nin davanın açıldığı tarih itibariyle adres kayıt sistemindeki adresinin ....olduğu, ancak ..... deki bakım evinde kaldığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, kısıtlanması istenilen ...’nin her ne kadar .....’deki bakım evinde kaldığı ve mahkemece bu adresinin yerleşim yeri kabul edilerek yargılama yapıldığı anlaşılmış ise de, kişinin bakımevine konulması yeni yerleşim yeri edinme sonucunu doğurmayacağından, kısıtlı adayı ...’nin bakımevine konulmadan önceki son yerleşim yerinin araştırılarak sonuca göre yetkili mahkemenin belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması,Doğru görülmemiştir.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HUMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde gözetilerek HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.