Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13282 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6111 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalılar ... vd. vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalı ... vd. vekilleri Av.... ve Av.... ile davacı vekili Av.... geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya eksiklik nedeniyle mahkemesine geri çevrilmiş, bu kez iade edilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak;Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; 1-Kamulaştırma Yasasının 11. maddesinin (g) bendine göre arsalarda dava konusu taşınmazla karşılaştırılacak taşınmazların emsal niteliğinde olması gerekir. Örneğin, benzer yüzölçümlerde, yakın adalarda bulunmak, aynı imar iznine ve fiyatlarda en azından yaklaşık değerde olmak gibi nitelikler "emsal"in seçilmesine esas alınması gereken unsurlardandır. Bilirkişi kurulu raporunda somut emsal olarak alınan ... taşınmaz dava konusu Kavaklıdere 823 parsel sayılı taşınmazdan mevki ve konumu, çevre gelişmişliği, arz ve talep oranı gibi nedenlerle 10 kat değerli olduğu kabul edilmiştir. Dava konusu taşınmazla 10 kat değer farkı bulunan taşınmaz uygun emsal olarak kabul edilemez. Zira böyle bir emsalle yapılacak karşılaştırmadan sağlıklı ve gerçekçi bir sonuca ulaşılması her zaman olası değildir. Bu nedenle, dava konusu taşınmazla benzer nitelikte, yakın konum ve değerde emsal satışlar sunulması için taraflara süre verilmesi, mahkemece gerektiğinde re'sen araştırma yapılarak dava konusu taşınmaza emsal olabilecek uygun taşınmaz satışları bulunup bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerekirken 10 kat fazla değerli ve farklı konumdaki bir taşınmaz satışı emsal alınmak suretiyle hüküm kurulması,2-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında yer alan 1.derece doğal SİT alanı ve askeri yasak bölge şerhlerinin taşınmazda oluşturacağı kaçınılmaz değer kaybı tespit edilerek belirlenen değerden düşülmemesi,3-Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan bölümlerinden 4.399,23 m²’lik kısmında yüzölçümü ve geometrik şekli dikkate alındığında değer azalışı meydana gelmeyeceği, 3.078,96 m²’lik kısmında ise yüzölçüm, geometrik şekli, yol durumu ve konumu itibariyle % 40 oranında değer kaybı meydana geleceği kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekirken her iki bölüm içinde değer kayıp oranı %90 alınmak suretiyle fazla bedel tespit edilmesi, Doğru görülmemiştir.Ayrıca;Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir. Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi'nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden de hükmün bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılar ve davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa davacıdan alınarak davalılara verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalılara iadesine, 29.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.