MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiY A R G I T A Y K A R A R ITemyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bilgi ve belgeler okunup gereği düşünüldü:Hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.Şöyle ki;1-Dava konusu taşınmazların değerlendirme tarihinde kesinleşmiş 1/1000 ölçekli uygulama imar planı içinde bulunup bulunmadıklarının, bu tarih itibariyle kesinleşmiş imar planı içinde olmadıklarının anlaşılması halinde belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber belediye ve altyapı hizmetlerinden (yol, su, elektrik, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd. gibi) yararlanıp yararlanmadıklarının, özellikle etraflarının meskûn olup olmadığının, taşınmazlar belediye nazım imar planı içinde iseler Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumunun, hangi amaçla plan kapsamına alındıklarının, yerleşim merkezlerine uzaklığının, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanaklarının, kullanma biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıklarının belediye başkanlığından araştırılarak, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise mahkemece tarafların vereceği ya da re'sen getirtilecek uygun emsallerin 11. maddenin (d) bendinde öngörülen vergiye esas olmak üzere ilgili belediyelerce bulundukları cadde veya sokak için değerlendirme tarihindeki asgari m² değerleri getirtilip, dava konusu taşınmazların değerlendirme, emsal taşınmazların ise değerlendirmeye esas alınan satış tarihleri itibarıyla imar düzenlemesi sonucu meydana gelen imar parselleri olup olmadıkları da belediye imar ve tapu müdürlüklerinden araştırılıp bu emsallere göre ve ayrıntılı olarak karşılaştırma yapan raporlar alınarak oluşacak duruma göre, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekirken taşınmazların nitelikleri denetlemeye elverişli şekilde belirlenmeden, soyut ifadelerle dava konusu taşınmaza 65 TL/m² değer belirleyen bilirkişi raporuna göre eksik inceleme sonucu karar verilmesi, 2-İdarece yapılan kıymet takdir raporunda ve tespit formunda dava konusu taşınmaz üzerinde bulunduğu belirlenen ağaçların cins ve yaşları itibariyle 2014 yılı rayiç değerlerinin gıda tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünden getirtilerek bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,3-Mahkemece tespit olunan ve bankaya bloke edilen kamulaştırma bedelinin kararın kesinleşmesi beklenmeksizin derhal davalıya ödenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken infazda duraksamaya neden olacak şekilde depo edilen bedelin karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesi için bankaya yazı yazılmasına karar verilmiş olması, 4-Kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili davasının niteliğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,Ayrıca;5-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tesbiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir. Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi'nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar, tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerekmektedir.Bu nedenle, dava dosyasında tespit edilen kamulaştırma bedeline, dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar faize karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,Doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 08.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.