Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10998 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3930 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Aile MahkemesiTARİHİ : 23/10/2012NUMARASI : 2012/698-2012/905Dava dilekçesinde, evlat edinme hakkındaki yabancı mahkeme kararının tanınması istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı, Atina Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 431/1976 sayılı ve mirasbırakanı E.P.un evlat edinilmesi hakkındaki kararın tanınmasını ve tenfizini istemiş, mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 313. maddesindeki koşulların gerçekleşmemesi nedeniyle, kamu düzenine açıkça aykırı olan yabancı ilam hakkındaki talebin reddine karar verilmiştir.5718 sayılı yasanın 18/1. maddesinde “Evlat edinme ehliyeti ve şartları, taraflardan her birinin evlat edinme anındaki milli hukukuna tabidir.” hükmü, 58. maddesinde ise “Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz. İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir. Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye'de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.Davaya konu istem, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin bulunmakla öncelikle, buna ilişkin kavramların irdelenmesinde yarar vardır: Hemen belirtmelidir ki, her mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararları -istisnalar dışında- icra kabiliyeti de taşırlar. Ne var ki, hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımayan mahkeme kararları da bulunmaktadır. Bir mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki sonucu birlikte taşıyıp taşımadığı, kesin hüküm teşkil eden o mahkeme kararının hukuki niteliğine göre belirlenir. Aynı sonuç yabancı mahkeme kararları için de söz konusudur. Kesin hüküm, bir uyuşmazlığı nihai olarak ortadan kaldıran ve o hususun mahkemelerde yeniden inceleme konusu yapılmasına engel olan kanuni hakikat vasfıdır ve kararın aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple yeniden kaza organı önünde muhakeme konusu yapılamamasıdır. İstisnalar dışında icra kabiliyeti olan kararlar, hem maddi hem de şekli kesinlik taşıyan kararlardır. Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: Kararın kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafın kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir. İşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, kararın kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır. Tanıma; “Bir mahkeme kararının kesin hüküm kuvvetinin yabancı ülkede kabulü”; tenfiz ise; “Bir mahkeme kararının, sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinin sonucu olarak, maddi icra muamelelerini gerekli kılan kamu gücünü harekete geçiren vasfı”dır.Her mahkeme kararı hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımamakta; bazı kararlar nitelikleri gereği yalnız kesin hüküm teşkil etmekte, fakat icra kabiliyetleri bulunmamaktadır. İşte bu tür yabancı mahkeme kararları yalnız tanınabilir; tenfiz edilemezler. Çünkü icra kabiliyetleri yoktur. Tespit kararları ile yenilik doğurucu kararların Türkiye’de yalnız tanınmaları mümkün olup; bunlara tanıma şartları uygulanacaktır. Eda kararlarının ise, hem tanınmaları hem de tenfizleri mümkündür. Eldeki davada, talep konusunu evlat edinme kararı oluşturmakla, yeri gelmişken evlat edinme kararlarının hukuki nitelikleri üzerinde de durulmalıdır: Evlat edinme kararları hukuksal nitelikçe yenilik doğurucu kararlardandır. Yenilik doğrucu kararlar ise, bir hukuki durumun kurulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması için hak sahibinin iradesinin kafi gelmemesi ve durumun ancak bir mahkeme kararı ile doğmasının gerekli olduğu hallerde açılan dava sonucu verilen karardır. Bu kararların hukuki alanda etkili olmaları için icraya ihtiyaçları yoktur. Bu kararlar taşıdıkları inşai tesir (yenilik doğrucu etki) ile arzu edilen sonuçları doğururlar. Hukukumuzda, yenilik doğurucu oldukları kabul edilen kararlar, babalık kararı, evlenmenin butlanı, ölüme bağlı tasarrufların iptali, nesebin reddi, evlat edinmeye izin ve boşanma kararları olarak sayılabilir. Bu kararların icra özelliği olmayıp, yabancı mahkeme kararı sadece bu kararlara yönelikse ve Türkiye’de nüfus kayıtlarında işlem yapılması amaçlanıyorsa, tanıma kararı bu amacı gerçekleştirmeye yeterli olacaktır. Görülmektedir ki, evlat edinme kararları hukuki nitelikçe yenilik doğurucu kararlardan olmakla, tanınmaları olanaklıdır. Diğer taraftan, tanıma yabancı mahkemece verilen kesinleşmiş bir kararın kabul edilmesi işlemi olup; tanımada amaç; sadece kararın maddi anlamda kesinliğinden yararlanılmasıdır. O halde, tanıma kararı verilebilmesinin ön koşulu bir yabancı mahkeme kararının varlığı ve bu kararın kesinleşmiş olmasıdır. (HGK 30.11.2011 gün ve 2011-2-593 esas 2011-726 karar sayılı kararından)Somut olaya gelince; Atina Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.02.1976 tarih 431/1976 numaralı kararı ile 1900 doğumlu Yunan vatandaşı V.Ç. yeğeni 1922 doğumlu Türk vatandaşı E.P.'u evlat edinmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulan Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 16.03.1983 tarih 1983/104-186 karar sayılı veraset ilamında V. Ç.'in tek mirasçısı manevi evladı E.P. olarak belirlenmiş, Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 21.12.2006 tarih 2006/542-1048 karar sayılı veraset ilamında da E. P.'un ölümü ile mirasının tamamının Yunan vatandaşı olan kardeşi davacı C.. P..'a (Haralampos Pulos) kaldığı anlaşılmıştır. Şu halde davacının isteği yabancı mahkeme ilamının tanınmasına konu teşkil edecek ve 5718 sayılı yasanın 58. maddesi uyarınca tenfiz koşulları aranacaktır.5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında Kanunun 54/c maddesinde, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, tenfiz şartları içinde sayılmıştır.Buna göre, yabancı mahkeme kararının verilmesinde uygulanan hukuk ve bunun hangi kriterlere göre uygulandığı değil, yabancı kararın Türkiye’de icra edilmesi halinde meydana gelecek sonuçların Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceğinin araştırılması gerekir.Anılan maddede yer alan, “Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması” ifadesinden, yabancı mahkeme kararının esasına uygulanan hukukun Türk kamu düzenine aykırılığının incelenemeyeceği, sadece hükmün tenfizi neticesinde ortaya çıkan hukuki sonuçların kamu düzenine aykırı olması halinde yabancı mahkeme kararının tenfizinin reddedileceği sonucuna varılmalıdır.Esasa uygulanan hukukun Türk hukukunda farklı olması ya da Türk hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfiz reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa ‘da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır.” (YİBGK 10.02.2012 gün 2010/1 esas 2012/1 karar sayılı kararından)Öte yandan 5718 sayılı Yasanın 18/1. maddesi yönünden incelendiği zaman; evlat edinilen Eleni Türk vatandaşıdır. Evlat edinme de Türk hukuku uygulanmamış ise de bu hususu, tenfiz ve tanıma engelleri arasında düzenleyen 2675 sayılı yasanın 38/e maddesi, 5718 sayılı Yasada yer almamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere bu husus tek başına kamu düzenine aykırılıkta oluşturmaz. Ayrıca davacı, 5718 sayılı Yasanın 52. maddesine göre evlat edinilen Eleni'nin tek mirasçısı olup tanıma isteğinde bulunmakta hukuki yararı vardır. Açıklanan nedenlerle davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.