MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : HırsızlıkHÜKÜM : Mahkumiyet, temyiz talebinin reddineYerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Sanığın yokluğunda verilen mahkeme kararının, sanığın dosyada belirtilen beyan adresine ve farklı bir adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre, tebliği yapılmış ve bu tebligat uyarınca karar kesinleştirilerek infaza verilmiş ise de; Sanık tarafından verilen 11/11/2013 tarihli eski hale getirme, temyiz ve infazın durdurulmasına ilişkin dilekçede gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğinin belirtildiği, temyiz dilekçesi ve eski hale getirme talepli istemin birlikte verilmesi halinde, karar verme yetkisinin yüksek Yargıtay'ın ilgili dairesi olduğu dikkate alındığında mahkemenin 12/11/2013 tarihli temyizin reddine ilişkin ek kararının hukuki değerden yoksun olduğu belirlenerek yapılan incelemede; Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır." hükmü gereğince sanığa Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için daha önce aynı adrese usulüne uygun şekilde tebligat yapılmış olması gerektiği, dosya içinde sanığın bildirdiği adresine daha önce tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, sanığın hakkında çıkarılan yakalama kararı ile savunmasının alındığı, gerekçeli kararın sanığa Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğinin usulsüz olduğu, sanığın temyiz tarihinin öğrenme üzerine verildiği, eski hale getirme ve temyiz talebinin kabulü ile 11.11.2013 tarihli temyiz talebinin geçerli ve süresinde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'u ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçu da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceği ve uzlaşma kapsamı dışına çıkacağı gözetilip yüklenen suçu gece vakti işleyen sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede; Suç tarihinde güneşin 17.43'te battığı, 06.54’te doğduğu,müştekinin kollukta alınan beyanında, aracını saat 20.00 sıralarında park ettiğini belirttiği, olay yakalama tutanağına göre de, sanığın aynı gece saat 04.10 sıralarında müştekinin plakalarını başka bir araca takılı vaziyette iken yakalandığının anlaşılması karşısında hırsızlık suçunun gece işlenmesi nedeniyle tebliğnamede bu yönde bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir. Sanık hakkında, katılana ait araca takılı bulunan ... sayılı plakayı çalması şeklinde gerçekleşen eylemde 5237 sayılı TCK'nın 142/1-e maddesi yerine, 141/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.Ancak; 1- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa'nın 108/4, 5, 6. fıkralarında “Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır. Hakim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.” hükmünü düzenlemiştir. Buna göre denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek mahkemeye aittir. Buna göre; hüküm kurulurken mükerrir olan sanık hakkında TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra da denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi, 2-T.C. Anayasa Mahkemesi'nin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’nın temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasının tekerrür uygulamasıyla ilgili bölümünde yer alan “...1 yıllık denetim süresi uygulanmasına” cümlesinin “...denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” şeklinde değiştirilmesi ile T.C. Anayasa Mahkemesi'nin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk nedeniyle; "TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin olan tüm kısımların" hükümden çıkartılması ile yerine "TCK'nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına" cümlesi eklenmek suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.