MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Hırsızlık, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaHÜKÜM : MahkumiyetMahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü: I-Sanık hakkında iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 7/2. ve 5252 sayılı TCK'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa'nın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 23.02.1938 günlü 1937/23–1938/9 sayılı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.05.1999 günlü 133/142 sayılı kararları ışığında, somut olayla ilgili sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine uyan, 765 sayılı TCK’nın, 179/1, 102/4 ve 104/2. maddeleriyle 5237 sayılı TCK'nın 109/1 ve 66/1-e, 66/2, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda; zamanaşımı hükümleri yönünden 765 sayılı Yasa'nın sanık yararına bulunduğu anlaşılmakla ;Sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine uyan 765 sayılı TCK'nın 179/1. maddesinde düzenlenen suçununun gerektirdiği cezaların türü ve yukarı sınırına göre, aynı Yasa'nın 102/4, 104/2 maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık genel dava zamanaşımının, suçun işlendiği 16.11.2006 gününden, iftira eylemi yönünden ise, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Yasa'nın 268. maddesi delaleti ile aynı Yasa'nın 267/5. maddesindeki suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Yasa'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık zamanaşımının suç tarihi olan 21.08.2002 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'in temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görüldüğünden, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, .../....II-Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesine gelince;Yakınanın evine geceleyin saat 04.00 sıralarında girildiği, görgü tanıklarından araçta kullanılan aracın plakasının tespit edildiği ve kısa bir süre sonra aracın yakalandığı, araçta yakalanan ve görgü tanığı tarafından da suça karışan kişilerden olduğu belirtilen failin kendisini ... olarak tanıttığı ve yargılamanın da bu isme göre yapılıp hükmün de adı geçen hakkında verildiği, ancak kesinleşen kararın infazı sırasında cezaevine alınan ...'in kendisinin suçla ilgisi olmadığını, kimlik bilgilerinin kullanıldığını belirttiği, bu doğrultuda yapılan araştırmada suçtan sonra yakalanan failin ...'in kimliğinin kullandığının anlaşıldığı ve ... hakkında beraat kararı verildiği, kolluk birimleri ile yapılan yazışmalarda aynı parmak izine kayıtlı üç ismin çıktığı bunlardan ...'in diğerlerinin kimliğini kullandığının belirtilmesi üzerine bu kez incelememize konu dosyanın sanık olan ... hakkında dava açıldığı ve hüküm kurulduğu ancak sanık ...'in de “kendisinin suçu işleyen kişi olmadığını ,hayatında Antalya iline hiç gitmediğini, birisinin abisi ve kendisinin kimliğini kullanarak suç işlediğini “ savunduğu, yapılan yargılamada ...'in parmak izleri alınmış ise de bunun 21.08.2002 günlü suçu işleyen ve ardından yakalanan failin parmak izleri ile kıyasının yapılmadığı, kolluk birimlerince ...'in diğerlerinin kimliğini kullandığı yönünde cevap verilmiş ise de bu saptamanın neye göre yapıldığının da anlaşılaması karşısında öncelikle dosya içerisinde mevcut Antalya İl Emniyet Müdürlüğü'nün 14.06.2010 günlü yazısına da ekli “116973” numaralı “parmak izi sicili “ başlıklı formda suç tarihinde çekilen resmi bulunan kişiye ait olaydan sonra alınan parmak izi olup olmadığı, ilk yargılamanın tutuklu yürütüldüğü de gözönüne alındığında gerektiğinde cezaevinden de araştırılıp temin edildikten sonra, talimat ile parmak izi alınan sanık ...'in parmak izi ile karşılaştırılıp, yine suçtan sonra yakalanan kişinin evraklardaki imza ve yazı örnekleri ile sanık ...'in yazı örneklerinin de aynı olup olmadığı araştırıldıktan sonra delillerin bir bütün olarak değerlendirilerek suçu işleyen failin gerçek kimliğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespitinde zorunluluk bulunması; Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'in temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.