Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 989 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6184 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :.............Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, 18.04.2011 tarihinde müvekkil ...’in yolcu olarak bulunduğu davalı.....’ye zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı ..... plakalı araç ile .... plaklı aracın çarpıştığını, meydana gelen kazada müvekkilinin malul olacak şekilde yaralandığını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek, sürekli işgöremezlik, kazanç ve güç-efor kaybı için 8.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 19.12.2013 tarihli dilekçe ile talebini 154.337,48 TL ıslah istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kabulü ile 154.337,48 TL’nin 29.09.2011 dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen aşağıda yazılı bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Dava trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından Türkiye Kadın-Erkek (TRH 2010) Yaşam tablosu dikkate alınarak davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmiş ve %10 artış ve %10 iskonto yapılarak hesaplama yapılmıştır. Ancak karara esas alınan hesaplama, Hukuk Genel Kurulu'nun 1989/4-586 esas,1990/199 sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun değildir. Bu itibarla, Yargıtay kriterlerine uygun olarak Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacı ...’in muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ile sürekli işgücü kaybı zararının hesaplanması gerekirken tazminat esaslarına uygun olmayan yaşam süresine göre hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak yazılı olduğu biçimde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.3-6098 sayılı Borçlar Yasasının, "Tazminatın belirlenmesi" üst başlıklı 51/1 maddesi ile( 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Davalı vekili, davacının hatır için taşındığını ve olayda müterafik kusuru bulunduğunu savunmuştur. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda BK’nin 43. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hâkim, tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. O halde mahkemece, dosyada bulunan soruşturma evrakına göre davacı ........'ün "...mahalleden tanıdığım ve abi dediğim Özcan Karapınar'ın kullandığı beyaz renkli araba ile gezecektik..." beyanı üzerinde durularak, taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı gibi olayın özel şartları göz önüne alınarak araştırma ve inceleme yapılması gerekmektedir.Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. "Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı" yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.Anılan maddeler kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer birtakım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.Somut olayda; davacı ..., davalı sigortalı aracın dava dışı sürücü belgesiz sürücü ......diğer arkadaşları ile birlikte alkol almalarının ardından, alkol aldığı ve sürücü belgesi olmadığı bilinen sürücünün yönetimindeki araca bindiği analaşılmaktadır.Bu durumda, olayda hem hatır taşımasının olup olmadığı, hem de alkollü olan sürücünün aracına binen davacının kazanın oluşumunda müterafik kusurunun olup olamadığı hususları tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir SONUÇ:Davalı vekilinin yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 27.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.