Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 98 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 4760 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, birleşen 2006/16 sayılı davanın kabulüne, asıl ve diğer birleşen davanın reddine ilişkin verilen hüküm, birleşen davanın davalısı ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Asıl davada, davacı vekili; davalının maliki/kiracısı olduğu daireden, davacının sigortaladığı ...'ye ait daireye su sızması sonucu, sigortalı konutta hasar meydana geldiğini, 05.06.2002'de sigortalılarına 7.100,00 TL. hasar bedelini ödeyip haklarına halef olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.100,00 TL. rücuen tazminatın ödeme tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş; 18.03.2003 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini 8.667,00 TL'ye yükseltmiştir. Birleşen davalarda, davacı vekili, davalıların maliki/kiracısı olduğu daireden su sızması nedeniyle sigortalı konutta hasar oluştuğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 8.667,00 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek avans faiziyle davalılardan tahsilini istemiştir.Davalılar....ve ... vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı ... ve.... hakkındaki davanın reddine; davalı ... aleyhine açılan davanın kabulü ile 8.667,00 TL'nin davacının ödeme tarihi olan 06.05.2002 ve 05.06.2002'den işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen hükmün, davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine, 11. Hukuk Dairesi'nin 2007/9377 Esas- 2008/13118 Karar sayılı ve 20.11.2008 tarihli ilamıyla "hasar gördüğü iddia olunan halının görülüp incelenmeden hasar miktarının belirlenmesi ve rapor düzenleyen bilirkişilerin bu konuda uzman olmaması nedeniyle yapılan incelemenin yetersiz olduğu, halıcılık konusunda uzman bilirkişiden sigortalı konutta zarar gördüğü iddia olunan halı üzerinde yapılacak inceleme ile rapor alınıp hasar miktarının belirlenmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davalı ... hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 330,00 TL'nin ödeme tarihi olan 06.05.2002'den işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline; diğer davalılar hakkındaki hüküm kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, 11. Hukuk Dairesi'nin 2010/12651 Esas- 2012/4035 Karar sayılı ve 16.03.2012 tarihli ilamıyla "bozma gereklerinin yerine getirilmediği, halının bulunduğu evde keşif yapılıp halının incelenmesi suretiyle, olay nedeniyle halının hasar görüp görmeyeceğinin ve zarar miktarının belirlenmesi konularında rapor alınması gerekirken, davacının halıya ilişkin zararı ispat edemediği gerekçesiyle reddinin hatalı olduğu" gerekçesiyle karar bozulmuştur.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı ... hakkındaki davanın kabulü ile 8.667,00 TL'nin davacının ödeme tarihlerinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; tazminatın 1.567,00 TL'lik kısmına 06.02.2002 tarihinden, bakiyesine 05.06.2002 tarihinden faiz işletilmesine; diğer davalılar hakkındaki hüküm kesinleştiğinden bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Asıl ve birleşen davalar, konut sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, yapı maliki ve kiracı olan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı ... şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının, muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.Asıl ve birleşen davalar, kat mülkiyeti kurulmuş olan ana taşınmazda, davalıların maliki ve kiracısı olduğu bağımsız bölümden sızan suların, sigortalı konutta sebep olduğu iddia olunan hasar nedeniyle, sigorta tarafından ödenen bedelin, davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un Ek 1. maddesinde ise kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi'nde çözümleneceği öngörülmüştür.Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkemece, davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 2-Bozma neden ve şekline göre, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davanın davalısı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden birleşen davanın davalısı ...'e geri verilmesine 16/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.