Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9789 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10419 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Hani Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/02/2015NUMARASI : 2014/146-2015/84Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, ihbar edilen M.. A..'ın sevk ve idaresinde bulunan aracı ile davacı D.Ç.e çarpıp altına alması sonucu Duygu'nun sol ayağının kalça hizasından koptuğunu, bu nedenle sürekli sakat kaldığını ve hem iş güç kaybına uğradığını hem de bakıma muhtaç hale geldiğini, belirterek 33.600,00 TL. maluliyet, 57.500,00 TL.'de bakım gideri olmak üzere toplam 91.100,00 TL.'nin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı G.. H.. vekili, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, Karayolları Trafik Kanunu'nun 111. maddesi gereğince dava açılabilmesi için 2 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tek taraflı kaza sonucu meydana gelen yaralanma nedeni ile işgöremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemine ilişkindir.1-818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi) haksız fiil tanımlanmış, 60, maddesinde de (6098 sayılı TBK'nın değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiiltarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (6098 sayılı TBK'nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. ) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, 818 sayılı BK.'nın 60 ve 2918 Sayılı KTK'nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (6098 Sayılı TBK'nın 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 Sayılı Kanun'un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza sonucu davacı yaralanmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 66. maddesine göre zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davaya konu trafik kazası 27.08.2006 tarihinde meydana gelmiş, dava tarihi ise her ne kadar gerekçeli kararda 08.09.2014 tarihi olarak yazılı ise de, davanın Şanlıurfa Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla açılmış olması, harç yatırma tarihinin 08.08.2014 tarihi olması nedeni ile davanın dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinde açıldığı kabul edilmelidir. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davada uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 28.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.