MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi -K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu ...’ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla babasından kalan üç taşınmazı 2008 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında davalı çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ... adına tescil ettirdiğini belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ..., davanın zamanaşımı ve hakdüşürücü süre yönünden reddini, dava konusu 15 parselin davalı borçlu ile ilgisi olmadığını anılan parseli amcası ...’dan satın aldığını, diğer iki taşınmazdan birinin kendisine diğerinin ise kendisi ve üç kardeşine ait olduğunu, 10-15 yıldır kullandığını ihya ederek fındık bahçesi haline getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Diğer davalılar savunma yapmamıştır.Mahkemece, iddia, savunma toplanan delillere göre, dava konusu 15 parselin borçlu ile ilgisi olmadığı, dava dışı ... tarafından 23.11.2011 tarihinde davalı ...’a satıldığı,dava konusu 9 ve 24 parselin davalı borçlu tarafından 2000 yılında davalı çocukları bağışlandığı, davalılar ...ve ....in anılan parsellerde hissesi bulunmadığından kendilerin husumet yöneltilemeyeceği, 2000 yılında yapılan tasarrufun üzerinden İİK’nun 284 maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği,dava konusu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının davadan önce 7.10.2008 tarihinde kesinleştiği, kadastro tespit tutanaklarının borçlunun iradesi dışında 3402 sayılı Kanununda belirtilen usul ve şekillere göre belirlenen belgeler olduğu,kesinleşmesi sonucu hak sahipliği doğurduğu, usulüne uygun iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruduğu, kadastro tutanağı ve içeriğinin borçlunun çocukları lehine yaptığı bağış olarak olarak değerlendirilemeyeceği, yapılan tespit ve tescile karşı hukuki menfaatı olanların tapu iptali ve tescil davası açarak taşınmazın gerçek maliki adına tescilini sağlayabileceği, kesinleşen kadastro tutanaklarını borçlunun tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere,delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, dava konusu 15 nolu parselin kadastro tespiti sonucu dava dışı ... adına tespit ve tescil edilerek 23.11.2011 tarihinde davalı ...’a satılmış olmasına, dava konusu 9 ve 24 nolu parseller de davalılar ... ve ...’un, dava konusu 9 parselde davalılar ..., ... ve ...’ın hisseder olmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan, tasarrufun iptali davasına konu işlemlerin sadece borçlunun malvarlığını azaltan işlemlerle sınırlı olmayıp aynı zamanda malvarlığının artışını önleyen işlemlerde dava konusu edilebilir.Somut olayda, takip konusu alacakların 1.6.2008 ve 1.5.2007 tanzim tarihli senetlerle doğduğu, borçlu hakkındaki icra takiplerinin kesinleştiği 9.11.2012 tarihli haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufa konu kadastro tutanaklarının takip konusu borçların doğumundan sonra 7.10.2008 tarihinde kesinleştiği ve tapu kayıtlarının 7.10.2008 tarihinde oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu durumda iptali istenen tasarruf 2000 yılında yapılan bağış işlemi olmayıp 7.10.2008 tarihli tapu kayıtlarının oluşumuna sebep olan kadastro tespit ve tescilleridir. Borcun doğumundan sonra borçlu ... kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 9 parselle ilgili taşınmazın ceddinden intikalen ve taksimen gelen yerlerden olup 20 yılı aşkın zamandır nizasız fasılasız malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda iken bu taşınmaz üzerine 2000 yılında fındık ektiği ve taşınmazı 2000 yılında oğlu ...’a haricen rızaen bedelsiz olarak kayıtsız şartsız hibe ederek zilyetliğini devrettiği halen yerin hibe edilenin zilyet ve tasarrufunda olduğundan ... adına tespit ve tescil edildiği, yine dava konusu 24 parselin de ... ile kardeşleri ... ve ... ...’ın müşterek taşınmazları olup ceddinden intikalen ve taksimen gelen yerlerden olup 20 yılı aşkın zamandır nizasız fasılasız malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda iken bu taşınmaz üzerine 1992 yılında borçlu ... tarafından fındık ekildiği ve adı geçenlerin bu şekilde zilyet ve tasarrufunda iken adı geçenler bu taşınmazı 2000 yılında borçlunun çocukları .... ve ...’a haricen rızaen bedelsiz olarak kayıtsız şartsız hibe ederek zilyetliğini devrettikleri halen yerin hibe edilenlerin zilyet ve tasarrufunda olduğundan 1/3 hissenin ....1/3 hissenin ...., 1/3 hissenin ... adına tespit edildiği, davalı ...’ın 11.8.2008 tarihli itirazı üzerine taşınmazın 1/4 hisse oranında davalı borçlu ...’in çocukları ... ... ve ...adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Yapılan bu mal varlığını artırılmasını önleyen ve borçlunun kendi iradesi ile tesbiti sağlayan işlem de bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptaline konu olabilmektedir.Bu durumda davalı .... ve ... borçlunun çocukları olması nedeniyle borçlu babalarının durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu 9 ve 24 parsel(bu parsel yönünden 1/3 hisse borçluya ait olduğundan 1/3 hisse ile sınırlı olarak) davanın İİK’nun 280/1 madde gereğince kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.