MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi-K A R A R-Davacı vekili, davalılardan ...A.Ş nin diğer davalı ...Ş nin acentesi olduğunu, davacıya ait iş yerinin 17/05/2007- 17/05/2008 tarihleri arası için yangın poliçesi ile sigortalandığını, davacı işyerinin depoları arasındaki emtia değişkenliği nedeniyle iki depodaki emtia değerinin yükseltilmesi amacıyla davalı ...ye başvurularak zeyilname talep edildiğini, 29/07/2007 tarihindeki sigortalı iş yerinde çıkan yangın sonucunda emtia ve demirbaşların yanarak zarar gördüğünü, bu nedenle de davalı acentenin zeyilname düzenlenmemiş olduğunu fark ettiklerini, 29/07/2007 tarihinde çıkan yangın nedeniyle işyerinde meydana gelmiş olan zarar ve munzam zarar toplamı olan 355.712.18.-TL nin davalılardan dava tarihinden itibaren en yüksek banka iskonto faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ...vekili, yangının kasıtlı çıkarıldığını, zeyilname bulunmadığını, davacının sigorta primini ödememiş olduğunu ve sorumluluklarının .... nun 1282 ve 1295. maddeleri gereğince primin ödenmesi ile başlayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı ...Ş vekili, yangın raporunda yangının kasten çıkarıldığı sonucuna ulaşıldığını, müvekkil şirketin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak koşuluyla davacının uğradığı gerçek zararı tazminle yükümlü olduğunu, davacının tanzim edildiğini iddia ettiği zeyilnamenin geçersiz olduğunu, talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 270.000,00 TL zarar ile 2.700 TL munzam zararın dava tarihinden itibaren en yüksek banka iskonto faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.1- Dava, Yangın Sigorta Poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Bir sigorta sözleşmesi yapılıp poliçe düzenlendikten sonra sigorta poliçesinde gösterilen şartlarda değişiklik yapılmak istenirse ve sırf bu değişiklik için de sigorta poliçesinin değiştirilmesi istenmediği taktirde asıl sigorta poliçesine ek olarak yeni bir belge düzenlenmesine sigortacılık uygulamasında zeyilname adı verilir. Zeyilname yeni bir sigorta sözleşmesi değildir. Asıl poliçenin ayrılmaz bir cüz'üdür. Bu nedenle de ...'nın 1267. maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Kaldı ki ...'nın 1267. maddesine göre de poliçeyi vermemesi nedeniyle sigortacının sorumlu olması için öncelikle icap ve kabulle sonuçlanan bir sigorta sözleşmesinin kurulması ve bundan sonra ...'nın 1295. ve 1296. maddeleri gereğince sigortacının sorumluluğunun başlaması için poliçenin tanzim edilerek sigortalıya tevdi edilip ilk primin tahsil edilmemiş olması yani sigortacının mükellefiyetlerini yerine getirmemiş olması gerekir.Somut olayda icap ve kabulle sonuçlanan rızai bir sigorta sözleşmesi bulunmamaktadır.6102 sayılı ...'nın 1405 maddesine göre verilen teklifname 30 gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesi kurulur. Fakat 6762 sayılı ...'da buna paralel bir hüküm olmadığından susma, kabul beyanı olarak nitelendirilemez. Bu nedenle sigorta sözleşmesinin şartlarında değişiklik yapılmasına yönelik teklifin davalı tarafından kabul edildiğine dair bir bilgi veya beyan olmamakla davalı ... şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır.2-Davacı vekili tarafından 100.000 TL munzam zararın olduğu iddia edilmiştir. Her ne kadar dava dilekçesinde munzam zararın ne şekilde oluştuğu açıklanmamış ise de dosya kapsamındaki davacı vekili beyanından; yanan toplam iplik miktarına ilişkin hasar bedelinin davalı ... şirketi tarafından ödenmiş olması durumunda net satış ve net kar kaybının minimize edilme imkanı bulunacağı ve banka kredileri için ayrıca finansman maliyeti altına girilmeyeceği ve munzam zararın bu şekilde oluştuğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır.Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere ortada geçerli bir zeyilname olmadığından, poliçe limiti dışında kalan ve düzenlenecek zeyilname ile arttırılması teklif edilen miktarın ödenmemiş olması nedeniyle davacı munzam zarar talebinde de bulunamayacaktır. Burada üzerinde durulması gereken husus, poliçe limiti içerisinde kalan ve daha önce kesinleşmiş mahkeme kararı ile (... 2 Asliye Ticaret Mah. 2008/75 E. 2010/455 K.) hüküm altına alınan 155.264,77 TL miktarın geç ödenmesi nedeniyle davacının munzam zarar talep edip edemeyeceği hususudur.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacı şirketin kazanç kaybından bahsetmenin mümkün görülmediği ancak brüt satış karlılığı açısından yapılacak değerlendirmede şirketin ortalama satış karlılık oranının %6, faaliyet giderleri payının da %5 olarak hesaplandığı, Vergi Takdir Komisyonu Kararı ile hesaplanan 270.000 TL zarar miktarının dikkate alınması sonucu, davacı şirketin söz konusu malı alıp yeniden satışa sunamaması nedeniyle oluşabilecek munzam zararının maksimum (270.000* %6) - 270.000*%5)= 2.700.00 TL olacağı yönünde afaki şekilde hesaplama yapılmış ve mahkemece bilirkişi raporunda belirlenen 2.700 TL nin munzam zarar olarak davalılardan tahsiline karar verilmiştir.818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 105. maddesinde, alacaklının düçar olduğu zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükellef olduğu düzenlenmiştir. Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesinde alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlunun kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.Kanun hükümlerinin açık lafzından da anlaşılacağı üzere, munzam zarar; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarardır. Alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebilir. Ancak munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanması gerekir. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır (HGK'nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı).Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli değildir. Yine yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususlar davacıyı ispat yükünden kurtarmaz (HGK 2000/5-1611 E. ve 2000/1636 K. ilamı). 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde karşılanması öngörülen, faizi aşan zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) dışında, davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerekir (HGK'nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı).Davacı tarafça munzam zararın varlığına ilişkin herhangi bir somut delil ibraz edilmemiş olup bu haliyle davacı tarafça munzam zararın varlığı ispat edilememiştir. Bu durumda mahkemece, poliçe limiti içinde kalan miktarın geç ödenmesi ile ilgili olarak munzam zararın ispatlanamadığı nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.3-Bozma neden ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,(3) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine 01.11.2016 tarihinde Üye ...'ın karşı oyu ve oybirliğiyle karar verildi.