Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9373 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15896 - Esas Yıl 2014





... 2-... 3-... 4-... 5-...Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı hazine vekili, davalı borçlular ..., ... ve .... amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla, 22.01.2002 tarihinde borçlu ... hissesini davalı ... ., 19.04.2005 tarihinde de borçlu ... hissesini davalı ...'na devrettiğini, bu hisse devirlerinin muvazaalı olduğundan iptallerini talep etmiştir. Davalı ... vekili, müvekkilinin kamu borçlusu limited şirketine 04.05.2001 tarihinde ortak olduğunu 14.12.2002 ortaklıktan ayrıldığını ancak ticaret sicilde ilanın geç yapıldığını, hisse satışından sonra vergi borcun taksitler halinde ödendiğini ve haksız açılan davanın reddini savunmuştur. Davalı ... vekili, borçlu şirke hissesinin müvekkili adına sahte kimlik ile düzenlemek ve kullanmak sureti ile vekaletname çıkartılıp, sonra bu vekaletname aracılığı ile hisse devrinin yapıldığı davalı şirketin 1/4 hissesi devredilmiş gibi yapıldığını, hisse devri iptali için....... Esas sayılı dosyasından dava açıldığını ve... suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmiştir.Davalı ..., davalı şirket ortağı olduğunu, şirket genel müdürü ...’ın sahte kimlik ile şirket hissesini bir başkasına devrettiğini, devrin usulsüz ve yok hükmünde olduğundan iptalinin yersiz olduğunu diğer hisse devrinde bir sorun olmadığından davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar, duruşmalara katılmamış ve cevap vermemiştir. Mahkemece, davacı hazine, davalı ... vergi borçlusu olduğunu ve davalılar arasındaki hisse devrinin alacağın tahsilini imkansız kılmak için yapıldığını iddia etmiş ise de 6183 sayılı yasaya göre 35.maddesine göre şirketin kamusal borçlarından devralan ve devreden müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağından hazinenin tahsil imkanını imkansız kılma iddiasının yerinde olmadığı dolayısı ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve iptali istenilen tasarruflardan 22.01.2002 tarihindeki davalı ... ile ... arasındaki hisse devri için 20.02.2009 dava tarihi arasında 6183 Sayılı ... 26.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçmiş olmasına göre mahkemenin bu tasarrufun reddine ilişkin kararı sonuç itibari ile doğru olduğundan davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-6183 sayılı Yasa’nın 35.maddesinde “..., şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.(Ek fıkra:...) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur....(Ek fıkra:....md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak anılan yasanın Ek 2 ve 3.fıkralarındaki limited şirket ortaklarının pay devri halinde devir alanın sorumluluğuna ilişkin bu hükümler 04.06.2008 tarihinde 5766 sayılı Yasa ile eklenmiştir. Bu yasal düzenlemeden önce hissesini devir eden ortağın sorumluluğu ile ilgili olarak açık bir düzenleme mevcut olmayıp yerleşik yargı kararlarına göre de devir eden hissedarın sorumluluğu hisse devri ile sona ermekte idi. İptali istenilen pay devri 19.04.2005 tarihinde gerçekleşmiş olup bu düzenleme 04.06.2008 tarihinde yapıldığından ve yasanın geçmişe yürümesi söz konusu olmayacağından, mahkemenin gerekçesinde belirttiği şekilde davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulamadığından söz edilmesi mümkün değildir. Öte yandan 5766 sayılı Yasa’nın 4.maddesindeki Mükerrer 35.maddenin getirilen ”Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, mütesilsilen sorumlu tutulur, kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayıl Vergi Usul Kanunda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz şeklindeki düzenleme ..’nin 19.03.2015 tarih ve...Yapılacak iş,19.05.2005 tarihindeki davalı .... . arasındaki hisse devrinin 6183 sayılı Yasa’nın 24 ve devamı maddelerine göre iptali koşullarının bulunup bulunmadığı, anılan taraflar arasında devam eden hukuk ve ceza davaların da dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.