Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8875 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 3985 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Katip tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Kadastro sırasında 368 ada 72 parsel sayılı 5793 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı olması nedeni ile malik ve nitelik hanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Kadastro tesbit tutanağı re'sen kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Yomra Asliye Hukuk Mahkemesinde davacı katip A…….. tarafından davalılar N.... ve N..... aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davası redle sonuçlanıp derecattan geçerek kesinleşmiştir. Mahkemece davacının davasının reddine kadastro mahkemesine devredilen kadastro tesbit tutanağının iptaline fen bilirkişisinin 28.3.2006 tarihli raporunda kırmızı taralı olarak gösterdiği alanın paftasında yol olarak gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davacı Katip tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece taşınmazın tarafların mülkiyet ve zilyetliğinde bulunan bir yer olmayıp mahalle halkının yararlandığı umumi bir yol olduğu düşüncesiyle yazılı olduğu üzere davanın reddine ve taşınmazın paftasında yol olarak gösterilmesine karar verilmişsede yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Kadastro sırasında taşınmaz asliye mahkemesinde dava konusu edildiğinden söz edilerek malikhanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Daha önce asliye mahkemesinde davacılar S... Katip tarafından davalılar N.... ve N..... aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davası sonunda taşınmazın mahalle yolu olup haksız bir elatmanın söz konusu olmadığı düşüncesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın Yargıtay 8.Hukuk dairesinin 21.4.2005 tarih 2005/ 2737-3196 sayılı ilamları ile onanmasına karar verildiği, ilamın taraflara tebliğ edildiği ve karar düzeltme yoluna gidilmeyerek 6.6.2005 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Kadastro tesbiti Asliye mahkemesi kararının kesinleşmesinden önce 25.4.2005 tarihinde yapılmıştır. Kadastro tutanağının edinme yeri kısmında davaya konu 72 nolu parselle birlikte dava dışı 34 ila 40 ve 71 nolu parsellerin öncesinin bir bütün olup sutununda tarih ve numaraları bildirilen tapu kayıtları kapsamında kaldığına yer verilmiştir. Davacı asliye mahkemesine verdiği dava dilekçesinde tapu kaydına dayanmamış, davalılar 20.2.2003 tarihli cevap lahiyasında taşınmazın tapulu yerleri olduğunu bildirmişlerdir. Asliye mahkemesinde yapılan yargılama sırasında bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi kaydın sınırlarında yazılı molla H……. oğlu A..'yi ve yerini bilmediklerini, yolun ise batı yönden sınır teşkil ettiğini bildirmekle yetinmiş kararda taşınmazın tapu kapsamında kalıp kalmadığı konusuna değinilmemiş uyuşmazlığın salt zilyetlik hükümlerine ve de taşınmazın yol olduğu görüşlerine dayanılarak sonuçlandırılması yoluna gidilmiştir.Tutanakta taşınmazın öncesinin tapulu olduğuna yer verildiğine göre tapu kaydının gereği gibi uygulanıp tutanakta sözü edilen ve yukarda parsel numaraları bildirilen taşınmazlarıda kapsayıp kapsamadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi gerekir. Kadastro mahkemesinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişinin kaydın uygulanması ile ilgili sözleride soyut içerikli ve gerekçeye dayanmadığı gibi kayıtta yazılı sınır yerleri fen bilirkişisince krokisinde aksettirilmemiştir. Kadastro tesbit tarihinde asliye mahkemesince verilen karar kesinleşmediğine göre uyuşmazlığın 3402 sayılı kadastro yasasının 30/2 maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir bir nitelik arz ettiğinde duraksamamak gerekir. Asliye mahkemesince verilen karar tapu kaydına dayandırılmamıştır. Taşınmazın kadastro tutanağında yazılı tapu kaydı kapsamında kaldığının belirlenmesi durumunda, asliye mahkemesince verilen kararın eldeki iş bu dava için kesin hüküm oluşturması düşünülemez. Diğer yandan tutanağın edinme yerinde geçen ve tapu kaydı kapsamında olduğu bildirilen taşınmazların akibetleri araştırılmamış haklarında verilmiş bir karar olup olmadığı üzerinde durulmamış ve bu husus taraflardan da sorulmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilmez. O halde, taraflardan taşınmazı ve öncesini iyi bilen yaşlı tanıklar göstermeleri istenmeli,kadastro tutanağında tarih ve numaraları bildirilen tapu kayıtlarının ilk geldisi olan K.sani 320 tarih 9 numaralı tapu kaydı ilk oluşturulduğu tarihten itibaren iktisap sebepleri paydaş ve pay oranları da gösterilerek intikalleri düzenli bir biçimde tapu sicil müdürlüğünden ve gerektiğinde kayıt örneği eklenerek tapu kadastro genel müdürlüğü arşiv dairesi başkanlığından getirtilmeli, dava konusu 32 nolu parselle öncesi bir bütün olduğu bildirilen 34 ila 40 ve 71 nolu parselleri ve bunları dıştan çevreleyen komşu parselleri gösterir paftasında çıkarılmış onaylı bir örneği kadastro müdürlüğünden yada tapu sicil müdürlüğünden celp edilmeli, daha sonra önceki keşiflerde dinlenen yerel bilirkişilerle tüm tesbit bilirkişileri ve taraflarca gösterilecek tanıklar eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazları ve öncesini iyi bilen elverdiğince yaşlı ve yansız kişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığı ile K.sani 1320 tarih 9 ve gittileri olan 2.3.1932 tarih 1, 31.5.1943 tarih 161, 10.12.1945 tarih 48, 18.4.1978 tarih 46 sıra numaralı tapu kayıtları gereği gibi yerine uygulanarak aidiyet ve kapsamları ve ayrıca dava konusu 72 nolu parselin asliye mahkemesine ait davanın konusu olan yer olup olmadığı kesin olarak belirlenmeli, özellikle kayda üç yönde sınır teşkil eden molla H……. oğlu A.. yeri bilirkişilere göstertilip düzenlenecek krokiye yerleri işaret ettirilmeli, bilirkişilerce bilinmeyen sınırlar yönünden tanıkların bilgisine başvurulmalı, uygulamada 32 nolu parselle 34 ila 40 ve 71 nolu parsellerinin öncesinin bir bütün olduğu göz önünde bulundurulmalı, tüm bu parselleri dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tutanak ve dayanakları kayıtlar getirtilerek taşınmazlar yönünü ne şekilde sınır okudukları belirlenmeli, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığının belirlenmesi durumunda hukuki değerini koruduğu sürece tapulu yerlerde zilyetliğin mülkiyetin koşulu olmayacağı düşünülmeli, yine taşınmazın tapu kapsamında kalması halinde bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların tapu malikleri yada mirasçıları arasında tapu dışı yolla taksim edilip edilmediği edilmiş ise taksimde her bir parselin kimin payına isabet ettiği,paydaşlar arasında kendilerine isabet eden yerler yönünden her hangi bir trampa yapılıp yapılmadığı, taşınmazın herkesin yararlandığı kadim ve bir yolmu yoksa sonradan açılan bir yolmu olduğu olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmeli, uyuşmazlığın 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2 maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir bir nitelik arz ettiğide gözetilerek mahkemece lüzum görülecek deliller re'sen toplanmalı, fen bilirkişisine yapılan keşif ve uygulamayı ve kayıtlarda yazılı sınır yerlerini aksettirir biçimde geniş kapsamlı raporlu kroki düzenlettirilmeli, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temiyz eden geri verilmesine 5.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.