Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8808 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5337 - Esas Yıl 2010
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü. Davacı vekili davalılardan B... Y... Turizm ve Yat Limanı Yat. ve Tic. A.Ş.'nin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında icra takibi yaptıklarını, ancak davalılardan P... İnş. A.Ş.'nin de borçlu hakkında muvazaalı olarak icra takibi yaptığını öne sürerek muvazaalı olarak yapılan takibin iptalini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece hukuki yarar bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder (İİK m. 283/1). Borçlunun aciz ya da iflasından Önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK m. 281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (YHGK 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Somut olayda davalı borçlu B... Y... Turizm ve Yat Limanı Yat. ve Tic. A.Ş.'nin muvazaalı olarak aralarında organik bağ bulunan 3. kişi konumundaki P... İnş. A.Ş.'ye borçlandığını, daha sonra ilamsız takibe özgü icra takibinde bulunulduğunu, borçlunun bu takibe herhangi bir itirazda bulunmadığını, takip kesinleştikten sonra P... A.Ş. tarafından tahsilatlar yapıldığını ve borçlunun menkul ve gayrı menkullerine hacizler konulduğunu, bundan dolayı kendilerinin alacaklarını tahsil edemediğini öne sürerek yapılan icra takibinin muvazaalı olması nedeniyle iptalini talep etmiş olmakla açılan davanın alacaklıları ızrar kastıyla yapılan işlemin iptaline ilişkindir. Bir başka anlatımla dava alacaklı davacının yaptığı icra takibinin etkisiz bırakılması amacı ile borçlu davalının danışıklı olarak aralarında organik bağ bulunan diğer şirkete borçlanmış gibi gösterilerek yapılan icra takibinin iptali istenilmektedir. Bu durumda davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü ile İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca davanın esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın İstek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.