MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin trafik sigortacısı olduğu aracın alkollü sürücü tarafından kullanılması sırasında meydana gelen kaza sonucunda hayatını kaybeden kişinin yakınlarına tazminat ödediğini ileri sürerek ödenen 37.585,00 TL tazminatın rücuan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik sigortasından kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir. Trafik Sigortası Genel şartların B.B.....d maddesinde, herhangi bir sınırdan söz edilmeksizin sigortalı araç sürücüsünün alkollü içki almış olması nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olmasından dolayı meydana gelen kaza sonucunda, üçüncü kişiye ödenen tazminatın, sigortalıdan rücu edebileceği düzenlenmiştir. Ancak, sürücünün tek başına alkollü olması tazminatın rücu edilebilmesi için yeterli olmayıp, kazanın salt alkolün etkisi ile meydana gelmiş olması gerekir. Mahkemece, anılan hususta bilirkişi raporu alınmış trafik uzmanı bilirkişilerin yer aldığı heyet tarafından düzenlenen raporda, kazanın meydana geliş biçimi ve alkol oranı dikkate alındığında kazanın salt alkolün etkisi ile meydana geldiği belirtilmiştir. Ancak bu değerlendirmenin yapılabilmesi için alkol oranı ve kazanın meydana geliş şekline göre sürücüdeki subjektif etkisinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle nöroloji uzmanı olmadan alınan bu rapor hüküm kurmaya yeterli değildir. Zarar görene ödeme yapan davacı trafik sigortacısı, ödediği tazminatın rücuan tahsil koşullarının oluştuğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Bu nedenle bilirkişi incelemesi yapılmak üzere gerekli giderlerin davacı tarafından karşılanması gerekir. Mahkemece davacı tarafa bilirkişi incelemesi yapılması için kesin süre vermiş ve kesin süreye uyulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. O halde, davacı tarafa, aralarında bir nöroloji ve iki trafik uzmanının oluşturacağı heyetten rapor alınması için gerekli giderler tek tek sayılarak, açık ve eksiksiz yazılmalı ve ihtara uyulmamanın sonuçları da açıklanarak kesin süre verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dört bilirkişi için gider yatırılmasının istenmesi ve yaptırım olarak, davacının bu delile dayanmaktan vazgeçeceği ihtarı yerine, bilirkişi ücretini yatırmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtarı yapılarak usulüne uygun verilmeyen kesin süreye rağmen davanın reddi doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 31.....2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.