MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu ....'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlardan birini 23.10.2008, diğerini 13.11.2008 tarihlerinde şirket çalışanı davalı ...'a, onun da aynı taşınmazları 24.11.2008 ve 4.12.2008 tarihlerinde borçlu ile ticari bağı bulunan davalı ...'e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiştir.Davalı borçlu... vekili, müvekkili şirketin aciz halinde olmadığını, takip konusu senetlerin faizle alınan para karşılığı düzenlendiğinden davacı hakkında tefecilik suçundan açılan soruşturmanın devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı ... savunma yapmamıştır.Davalı ... vekili, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, aciz belgesi sunulmadığını, takip konusu borçla ilgili davacı hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini,dava konusu taşınmazların 13.8.2008 tarihli satış sözleşmesi gereği takip konusu borçtan önce iyiniyetle ve 140.000 Euro karşılığı alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava konusu satışlarda satış bedellerinin ödendiği, muvazaalı satış olmadığı BK'nun 18 ve İİK'nun 277 maddesi kapsamında tasarrufun iptalinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davalı 4.kişi ... vekili tarafından temyize cevap dilekçesi ile davalı 4.kişi ...'e ait vekaletnama örneği sunulmuş olduğundan (isim benzerliği nedeniyle yapılan hata giderilmiş olduğundan) bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir. Somut olayda, mahkemece dava konusu satışlarda satış bedellerinin ödendiği,muvazaalı satış olmadığı BK'nun 18 ve İİK'nun 277 maddesi kapsamında tasarrufun iptalinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 21.8.2008 tanzim 28.2.2009 vadeli 310.000 TL senetle doğduğu borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 14.5.2012 tarihli 555.000 TL üzerinden kati aciz belgelerinin düzenlendiği, iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra 13.11.2008, 23.10.2008, 24.11.2008 ve 4.12.2008 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından dava ön koşuları gerçekleşmiştir. Dosya kapsamından dava konusu 18 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında misli fark bulunduğu, tapudaki bedel dışında ödeme yapıldığının davalı 3.kişi ... tarafından ispatlanamaması nedeniyle dava konusu 23.10.2008 ve 13.11.2008 tarihli tasarrufların İİK'nun 278/3-2 madde gereğince, davalı 3.kişi ...'ın borçlu şirketin çalışanı ve satış müdürü olduğu anlaşıldığından, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu 23.10.2008 ve 13.11.2008 tarihli tasarrufların İİK'nun 280/1 maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.Davalı 4.kişi ... ile borçlu şirketin ticari ilişkileri olduğu, dolayısıyla davalı 4.kişi ...'in borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu 24.11.2008 ve 4.12.2008 tarihli tasarrufların da iptale tabi olduğu iddia edildiğinden ve davacı vekili tarafından bu konuda ticari sicil kayıtları ile ticari defterler delil olarak sunulduğundan; davalı borçlu şirket ve dava dışı....'nin kuruluşundan bugüne kadar tüm ticari sicil kayıtları ilgili Ticaret Sicil Memurluğundan istenerek davalı borçlu şirket ile davalı 4.kişi ...(İhsan ve Muazzez oğlu 8.4.1948 doğumlu) arasındaki ortaklık ilişkisi ve ticari ilişki olup olmadığı, davalı ... vekili tarafından sunulan ....şubesine ait 26.11.2008 tarihli 300.000 TL meblağlı dekontun kim tarafından yatırıldığının ilgili bankadan sorularak tespiti, (yargılama sırasında davalı ... vekili tarafından sunulan vekaletname.... oğlu 15.12.1980 doğumlu ...'e ait olup, eldeki davadaki 4.kişi ... ise....oğlu 8.4.1948 doğumlu olduğundan yapılacak araştırmada davalı... oğlu 8.4.1948 doğumlu ... olduğunun dikkate alınması), davalı 4.kişi ...'in tanık beyanlarına göre ... şirketinin sahibi ve ortağı olduğu anlaşıldığından anılan şirkete ait ticaret sicil kayıtlarının da....n istenerek incelenmesi; gerektiğinde davalı borçlu şirket ile davalı 4.kişi ...'in ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak aralarında varolduğu iddia edilen ticari ilişkinin belirlenmesi, dava konusu taşınmaz üzerindeki bazı bağımsız bölümlerin (C/5 12 nolu, D/4 10 nolu, C/4 10 nolu ve 1064 parsel nolu taşınmazların 23.10.2008, 16.10.2008, 23.1.2008, 29.6.2006 tarihlerinde) dava dışı ..... ve ...'e satıldığı anlaşıldığından adı geçen şahıslarla davalı 4.kişi ... arasındaki ilişkisinin tespiti ile tüm delillerin İİK 280/1 madde kapsamında değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken (davalı 4.kişi ...'in İİK'nun 280/1 madde kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde davalı 3.kişi ... yönünden açılan davanın İİK 283/2 madde gereğince bedele dönüştüğü de gözönüne alınarak) yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15.6.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.