Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8521 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5213 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiş, davalı Hüseyin vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalının işleteni ve sürücüsü olduğu, trafik sigortası bulunmayan aracın neden olduğu kaza sonucunda, davacıların çocuğu olan Fatih'in yaralandığını ileri sürerek, ıslah dilekçesi ile 212.248,00 TL işgücü kaybından doğan maddi tazminatın ve toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın, davalı Güvence Hesabı maddi tazminattan geçerli teminat limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın zamanaşımından sonra açıldığını savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne, davacıların çocuğu olan Fatih'in meydana gelen trafik kazası sonucunda %100 oranında işgücünü kaybettiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 212.248,00 TL işgücü kaybından doğan maddi tazminatın ve toplam 12.000,00 TL manevi tazminatın, davalı Güvence Hesabı maddi tazminattan geçerli teminat limiti olan 18.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı Güvence Hesabı vekili ve davalı Hüseyin vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, somut olayda davanın bir kez usulüne uygun olarak ıslah edilmiş bulunmasına ve zararı öğrenme tarihinin, zararın mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında, bir dava açmaya yeterli tüm unsurları ile öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi gerekli olup, zarar veya onun tecili uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde davanın öğrenme tarihinden itibaren KTK 109. maddesinde öngörülen 2 yılık süre içerisinde açılması gerekeceğine, dosya kapsamında yer alan maluliyet durumunun belirlendiği Adli Tıp Kurumu raporunun zararın öğrenildiği tarih olması nedeniyle, bu tarihten itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan davanın ıslah edildiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Güvence Hesabı vekili ve davalı Hüseyin vekillerinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zararın giderilmesi istemine yönelik maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacıların küçük çocuğu Fatih'in meydana gelen trafik kazası sonrasında sürekli işgücü kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. BK'nın 46. maddesi uyarınca, bedensel zarara uğrayan kişi tamamen veya kısmen çalışma gücü kaybından doğan zararını talep edebilir. Hükmedilecek tazminat tutarı, yaralanan kişinin hayat boyunca elde edeceği gelirin, çalışma gücü kaybı oranına karşılık gelen kısmıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, elde edilecek farazi gelir miktarı noktasındadır. Farazi gelir hesaplanırken, küçüğün yaşı, öğrenim durumu, okuldaki başarısı, ailesi ile birlikte yaşadığı sosyal ve ekonomik koşullar birlikte değerlendirilmelidir. Bu koşullar birlikte değerlendirildiğinde, farazi gelirin daha yüksek olabileceğine ilişkin somut olgular birlikte yer almadığı durumlarda gelirin asgari ücret düzeyinde olacağı kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta Fatih'in kaza tarihinde 9-10 yaşlarında olduğu ve iki yıllık öğrenim durumunu gösteren belgelerden başarılı bir öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, bu bulgular, özellikle davacının yaşı, sosyal ve ekonomik durumu dikkate alındığında, mutlak yükseköğrenim göreceğinin kabulü için yeterli sayılmamalıdır. O halde, mahkemece, davacı Fatih'in, askerlik dönemi de dikkate alınarak, 18 yaşından itibaren, asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceğinin kabulü ile belirlenecek tazminat tutarına hükmedilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile 25 yaşından sonra, asgari ücretin 2,5 katı tutarında gelir elde edeceğinin kabulü ile hesaplanan maddi tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır. Sonuç: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Güvence Hesabı ve davalı Hüseyin vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Güvence Hesabı davalı Hüseyin vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar Güvence Hesabı ve Hüseyin yararına (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 19.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.