Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8505 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6157 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı 3.kişi vekili, Burdur 1. İcra Müdürlüğünün 2009/925 Esas sayılı dosyasından, 17.11.2009 tarihinde oğlunun borcundan dolayı davacı babaya ait 4 adet büyükbaş hayvanın haczedildiğini belirterek, İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir. Davalı alacaklı vekili, davacı ve borçlunun birlikte yaşadıklarından mülkiyet karinesinin borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olduğunu, davacının yaşı itibari ile bu hayvanlara bakma gücü bulunmadığını, haksız açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı alacaklının davacı 3.kişiye yemin teklif ettiği ve davacının da yemin ederek dava konusu hayvanların kendisine ait olduğunu ispatlandığından bahisle davanın kabulüne karar vermiş hüküm davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu haciz, borçlu huzurunda yapılmıştır. Yapılan zabıta araştırmasında davacı baba ile borçlu oğlunun aynı çatı altında birlikte oturdukları anlaşılmaktadır. İİK'nun 97/a maddesi 1.fıkra 2.cümlesi gereğince borçlu ile 3.kişilerin taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunduğundan mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karinenin aksinin davacı 3.kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekmektedir. Davacı 3.kişi 4 adet büyükbaş hayvana ait hayvan pasaportu ibraz etmiş ise de, bu hayvanların davacı adına sisteme kayıt tarihi net olarak anlaşılmamaktadır. Yapılacak iş, dava konusu hayvanların davacı 3.kişi adına sisteme kayıt tarihi ilgili Tarım İl Müdürlüğünden sorularak, net olarak tesbit edildikten sonra, borcun doğumundan önce davacı adına tescil edilmiş ise şimdiki gibi davanın kabulüne, borcun doğumundan sonra tescil edilmiş ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Öte yandan, Medeni Usul Hukukunda yemin delili kesin delil niteliğinde olup, uygulamada ve öğretide iki başlık halinde ele alınmaktadır. Bunlardan birisi taraf yemini (Kesin yemin), diğeri ise resen yemin (hakimin teklif ettiği yemin) dir. Kesin yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın çözümüne etkili bir olayın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, HMUK'nun 344 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Hakimin teklif ettiği yemin ise HMUK'nun 365. maddesinde düzenlenmiştir. İddia olunun hususun kesin delilerle ispat edilmemiş olması ve iddia olunan hususun ispatı için gösterilen delillerin hüküm verebilecek derecede hakimi ikna edememesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Somut olayda, mahkeme kesin yemin deliline dayanarak davanın kabulüne karar vermiş ise de bu yemin HUMK'nun 344 ve 346.maddelerine uygun bir yemin değildir. Kesin yemin ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemindir. Olayımızda İİK'nun 97. maddesi gereğince ispat külfeti davacı 3.kişiye ait olduğu halde, ispat külfeti bulunmayan alacaklı tarafından 3.kişi yemine davet edilmiştir. Bu nedenlerle davacının ettiği yemin kesin yemin niteliğinde olmadığı gibi HMUK'nun 355. maddesindeki resen teklif olunan hakiminyemini niteliği de taşımadığından hukuki bir sonuç doğurmaz. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve ispat külfeti kendisine ait olmayan alacaklının teklif ettiği sonuca etkisi bulunmayan yemin deliline dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Sonuç:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 19.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.