MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı ve davalı ... vekillerince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 18.03.2014 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı ... Vekili Av. ...geldiler. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle iade edilen dosya ikmal edildikten sonra tekrar gelmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü. -K A R A R-Davacı ... vekili, davalı borçlu ...'den alacaklı olduklarını ancak alacaklarını tahsil edemedikleri gibi davalı borçlunun diğer davalı ... ile yaptığı muvazaalı işlemlerden dolayı zarar gördüklerini belirterek bu zararın tazminini talep etmiştir. Davalı ... vekili davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davalılar arasındaki muvazaanın haksız eylem niteliğinde olduğu ve davacıyı zarar uğrattığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı ... vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava munzam zararın tahsiline yönelik tazminat davasıdır.Borçlar Kanunu’nun 105/1. (TBK 122.) maddesine göre, alacaklının düçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette, borçlunun kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür.Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK’nın 105. (TBK 122.) maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir. Bu itibarla, munzam zarar davalarında alacaklının (davacının) ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, genel ispat yöntemlerinde olduğu gibi her olayın kendi yapısı ve özelliği içinde değerlendirmeye tutulmalıdır. Hükmedilecek zarar miktarı ve kapsamının tespitinde TBK’nin 51/2.maddesi hükmünden yararlanılmalıdır.Ülkemizde süregelen hiper enflasyonun belli yıllarda yüzde yüzlerde seyrettiği, vadeli mevduatların en az bu oranlarda gelir getirdiği, yabancı para değerinin (kurların) her zaman temerrüt faiz oranlarını aştığı, banka kredilerinin yüzde ikiyüze kavuştuğu, paranın iç alım (satın alma) değerinin büyük ölçüde azaldığı tartışmasız ve yaşanan bir gerçek olduğu çok açıktır. Gerçekte de anlatılan enflasyonist ortamda yaşayan makul, normal bir kişinin parasını atıl biçimde elde tutmayacağı, gelir getirici bir yatırıma dönüştüreceği, insan yapısının ve menfaatlerini koruma içgüdüsünün de doğal bir sonucudur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu munzam zararın hesabında ilke olarak; borçlunun temerrüde düştüğü tarihten, ödemenin gerçekleştirildiği güne kadar geçen süre içerisinde, her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve devlet tahvillerine verilen faiz oranları, Türk lirası karşısında döviz kurlarına ilişkin rakamlar tesbit edilip, bilirkişi veya kurulundan rapor alınmak suretiyle, bu süre içerisindeki para değerinin düşmesi, alım gücünün azalması nedeniyle alacaklının maruz kaldığı zarar miktarı yukarıda değinilen unsurların toplanıp, ortalamaları bulunarak belirlenmek ve her somut olayın özelliği de dikkate alınarak, bulanacak miktarın BK’nın 42. ve 43. (TBK’nin 50. ve 51.) maddesi çerçevesinde mahkemece değerlendirilmesi ve bundan sonra bulunan bu zarar miktarından davacının alacağını tahsil ederken alması gereken temerrüt faizi miktarı düşülerek belirlenecek miktarın munzam zarar olarak istenebileceği benimsenmiştir.Davacı taraf işbu dava ile daha önce açılmış olan tasarrufun iptali davalarından dolayı alacaklarının bir kısmını geç olarak tahsil ettiklerini, davanın açılması ve sonuçlanması sürecinde davalı borçlu tarafından verilen çeklerin karşılıksız çıkması ve bazı borçlu çeklerinin de ciro edilmiş olmasından dolayı ödenmeleri amacıyla borç alınması ve takibe uğramalarından dolayı meydana gelmiş olan zararlarının tazminini istemektedir.Davacının önceki açtığı tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İİK.md.281 ). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.Davacı, işbu davadan önce görülüp sonuçlandırılan tasarrufun iptali davaların da takiplerin dayanağı, davalı ... tarafından ciro edilmiş olan çekler olup ...İcra Müdürlüğü’nün 1997/13452 sayılı dosyası ile 29/12/1997 tarihli, 1998/11122 sayılı 18/09/1998 tarihli, ... İcra Müdürlüğü’nün 1998/10 ve 1998/11 esaslı ve 06/01/1998 tarihli, ... İcra Müdürlüğü’nün 1998/1384 ve 1998/1385 esaslı 12/03/1998 tarihli icra takipleri yapılmıştır. Bu takiplerin bir kısmında ise davacı tarafından ...Asliye Hukuk Mahkemesinde 24/15/1997 tarihinde açılan, ... Asliye Hukuk Mahkemesinde 30/09/1999 tarihinde açılan ve aynı mahkemede 03/04/1998 tarihinde açılan tasarrufun iptali davaları kabul edilmiş 06/11/2000, 14/11/2000 tarihinde ve 28/10/2003 kesinleşmiştir. Davalar neticesinde tahsilatlar yapılmış ancak alacakları karşılamaya yeterli olmadığı için aciz belgeleri tanzim edilmiştir.Davacının açtığı tasarrufun iptali davalarından yeterli tahsilat yapılamadığı için davacının da ciro ettiği davalı ... çeklerinden dolayı aleyhine takip yapıldığını ileri sürdüğü ayrıca mali tıkanıklık yaşadığı gerekçesiyle borç para ve bankadan kredi aldığı ve aleyhine takipler yapıldığı da ileri sürülmüş olmasına göre mahkemece, yukarıda yapılan açıklama doğrultusunda gerekli araştırma yapılarak, davacının, borçlu tarafından alacaklıya verilen ve alacaklı tarafından da 3. kişilere ciro edilen çeklerin gününde ödenmemesinden dolayı takibe uğradığı sırada davacı işletmesinin aktif ve pasif durumunun ne olduğu, takibe uğradığı tarihlerde bu olumsuz durumları öngören tedbirlerin alınıp alınmadığı tespit edilmeli, ilk bilirkişi raporunda zarar ile davalının eylemleri arasında illiyet bağının kurulamamış olduğu belirtildikten sonra Mahkemece gerekçesi açıklanmadan, zararın mevcut olduğuna yönelik sadece hesap raporu istenmesine yönelik gerekçeler açıklanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının açıklanan yönlerden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ....'ne verilmesine ve 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalı ... alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ....'ne geri verilmesine, 12.01.2015 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.