Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8453 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2392 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu taşınmazı diğer davalı ...'a devrettiğinden bu tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece: dava dosyasının 24.02.2010 tarihinde takipsiz bırakılmasından sonra dosyanın işlemden kaldırıldığı, davanın üç aylık yasal süresi içinde yenilendiği, ancak davacı tarafın belirlenen yeni duruşma gün ve saatine de mazeret bildirmeksizin katılmadığı ve ikinci kez takipsiz bırakıldığından HMK’nin 320/4.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali davasına ilişkindir.Dava, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin yürürlükte olduğu dönemde 05.10.2007 de açılmış, ilk kez 24.02.2010 de müracaata kalmış, üç aylık yasal süresi içinde yenilenmiş, bundan sonra belirlenen 05.11.2013 tarihli oturuma da davacı tarafın geçerli bir mazeret bildirmeden katılmadığı, davalılar vekilinin de davayı takip etmeyeceklerini bildirmesi üzerine 6100 sayılı HMK’nun 150.maddesi uygulanarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 1086 sayılı HMK’nun 409/ 1,3, 5, 6. maddesinde: “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir…İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.“ düzenlemesi yer almaktadır. Anılan madde kapsamında ilk defa işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava (bu) ilk yenilemeden sonra birden fazla takipsiz bırakılamaz. Bir diğer anlatımla 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde bir dava en fazla iki kez takipsiz bırakılabilir. 6100 sayılı HMK’nun 320/4. maddesinde ise: “…(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır" Düzenlemesi yer almaktadır. Böylece yeni HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda davanın müracaata bırakılması sayısını kısıtlayan bir düzenleme getirilmiştir. Tasarrufun iptali davaları genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabidir. Somut olayda çözüme kavuşturulması gereken şey, 1086 sayılı HUMK’nun 409. maddesinin mi 6100 sayılı HMK’nun 320/4. maddesinin mi uygulanacağı konusudur. Yargılama hukuku ile ilgili kurallar genel olarak geriye yönelik uygulanabilir. Ne var ki hukuk sistemimize egemen olan hukuki güvenlik ilkesinin bir gereği olarak geriye yürüyen kuralların uygulanması sırasında kazanılmış haklara dokunulmaması gerekir. Kazanılmış hakkın tanımı, bu konudaki yargı kararlarına ve öğretideki açıklamalara göre “kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş hak” olarak belirtilebilir. 1086 sayılı HUMK’nun 578. maddesinde bu konuda açık bir düzenlemeye yer verilerek, kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydı ile bu kanun hükümlerinin geriye yönelik uygulanabileceği açıkça belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nda bu konu ile ilgili düzenleme 448. maddesinde yer almaktadır ve bununla, yeni kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanacağı öngörülmüştür.Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, eski HUMK zamanında açılan davalarda davacı sıfatının kazanılması ile birlikte davayı iki kez müracaata bırakabilme konusunda usuli kazanılmış bir hakkın da doğduğunu, böylece müracaata bırakma süresini kısıtlayan yeni düzenlemenin geriye uygulanamayacağını kabul etmek gerekir. Bu sonuç, Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarih, 89/14563 sayılı kararnameyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de geçerlilik kazanmış bulunan AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına da uygun olacaktır. Öte yandan HMK'nun 448.kaddesinde yeni usul yasasının tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir. Mülga HUMK zamanında açılmış ve hiç islemeden kaldırılmamış dolayısı ile bir işlem yapılmamış ve 6100 sayılı HMK zamanında işlemden kaldırılmış ise bu takdirde tamamlanmış işlem bulnmadığından ve yeni usul hükümleri uygulanması gerektiğinden HMK'nın hükümleri uygulanmalıdır. Buna karşılık somut olayda olduğu gibi mülga 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanın da işlemden kaldırılması halinde önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 1086 sayılı HUMK uygulanarak bir sonuca varılmalıdır (HGK 2012/21-1698 Esas-2013/779 Karar).Öyleyse somut olayda davacı vekilinin ilk kez müracaata bırakmadan sonra bir kez daha davayı müracaata bırakma hakkının bulunduğunun kabulü ile 1086 sayılı HUMK’nun 409.maddesindeki prosedürün uygulanması gerekirken 6100 sayılı HMK’nin 320/4.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 9.6.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.