MAHKEMESİ : Akyurt Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 25/09/2012NUMARASI : 2011/109-2012/174Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı H.. Y.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu H.. Y..'in alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmaz hissesini 13.6.2008 tarihinde davalı M.. K..'a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı borçlu H.. Y..,dava konusu taşınmazın miras kalan bir yer olduğunu tüm hissedarlarla birlikte sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı M.. K.., dava konusu taşınmazı davalı ve diğer hissedarlardan iyiniyetle ve bedelle aldığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre, dava konusu satış işleminin mal kaçırmaya yönelik olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı H.. Y.. tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 7.10.1997 tarihli kredi sözleşmesine dayalı kefaletten kaynaklandığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen 13.6.2008 tarihli tasarrufun takip konusu alacaktan sonra yapıldığı anlaşılmakla birlikte borçlu hakkında alınmış geçici veya kati aciz belgesine dosya içinde rastlanmamıştır. Bu durumda öncelikle davacıya borçlu hakkında düzenlenmiş geçici (İİK 105) veya kati(İİK 143) belgesi sunması için süre verilmesi, aciz belgesi sunulduğu takdirde dava konusu tasarrufun İİK 278,279,280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi; aciz belgesi sunulmadığı takdirde ise davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.Kabule göre de takip konusu asıl alacak 6.873,55 TL, iptali istenen tasarrufun değeri ise (itiraz edilmediğinden borçlunun hissesi) 2.880,00 TL olduğundan harç ve vekalet ücretinin daha düşük olan tasarruf değeri üzerinden hesaplanması gerekirken dava dilekçesindeki 10.000,00 TL üzerinden hesaplanması,ayrıca iptal kararının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlandırılmaması da isabetli görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı H.. Y..'in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı H.. Y..'e geri verilmesine 27.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.