Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 811 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15154 - Esas Yıl 2015
Davacı ......... ile davalılar ... ve ... arasındaki dava hakkında.......... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.09.2013 gün ve 2010/119 - 2013/319 sayılı hüküm dairemizin 25.05.2015 gün ve 2014/1506 – 2015/7637 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiş olup, süresi içinde davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:- K A R A R -Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu taşınmazı diğer davalı........'e devrettiğinden bu devre ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı ..... vekili, müvekkili dava konusu taşınmazı raiç bedelini ödeyerek satın aldığını, banka kredisi çektiğini haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu vekili, satışın gerçek olduğunu ve davalının borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olmadığını belirtmiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında fahiş fark olmadığı, davalılar arasında akrabalık bulunmadığı, satışın alacaklılara zarar verme kastı ile yapıldığı ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dairenin 25.05.2015 gün ve 2014/1506 – 2015/7637 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu kez davalılar vekilleri tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.Dairenin bozma ilamında; İİK.nun 278/III-2.bendine göre aktin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak verdiği pek aşağı fiyat kabul ettiği akitler bağışlama niteliğinde olup batıldır.Somut olayda, dava konusu taşınmazın değerinin tesbiti için keşif ve bilirkişilerden rapor alınmış ve bedel farkı olmadığına karar verilmiştir. Karara esas alınan 5.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda köy ihtiyar heyeti ve emsal taşınmazlar esas alınarak rapor düzenlendiği belirtilmiş ise de dosya içerisinde emsal taşınmaz değerlerine ilişkin bir bilgi ve belge olmadığı gibi keşifte kimse dinlenmemiştir. Öte yandan kadastro bilirkişisi taşınmazın deniz manzarasına sahip olduğunu belirtmiş olmasına rağmen bu hususun değer tesbitinde dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda karara esas alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte ve denetime elverişli olduğu söylenemez.Yapılacak iş, belirtilen eksiklikler nazara alınarak önceki bilirkişilerden ek rapor alındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.Ancak İİK.nın 278/III-2 maddesi uyarınca iptal kararı verilebilmesi için dava konusu tasarruf ile haciz veya aciz vesikasının düzenlendiği tarih arasında en fazla 2 yıllık sürenin geçmiş olması gerekir. Somut olayda dava konusu tasarruf 05.10.2005 tarihinde yapılmış olup aciz vesikası niteliğindeki haciz tutanağının düzenlenme tarihi ise 17.01.2008'dir. Bu nedenle ivazlar arasında fahiş fark olsa dahi 2 yıllık süre geçmiş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun iptaline karar verilemez.Bu durumda davalılar vekillerinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairenin 25.05.2015 gün ve 2014/1506 – 2015/7637 sayılı kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile dairenin 25.05.2015 gün ve 2014/1506 – 2015/7637 sayılı bozma kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının ONANMASINA, 25.1.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.