Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7717 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1537 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu ... plakalı aracın kırmızı ışık yandığı halde asli kusurlu olarak 05/10/2010 tarihinde müvekkilinin maliki ve sürücüsü olduğu aracın yeşil ışıkta sola dönerek kavşaktan geçtiği esnada aracının sağ arka lastik kısmına çarptığını, yaralanan müvekkilinin aracının da hasarlandığını ve yokluğunda gerçeğe aykırı tutanak tutulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.855,23 TL araç hasar bedeli, 3.000,00 TL değer kaybı ve 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı ... şirketi vekili, davanın reddini istemiştir.Davalı ..., kendisine ait araçta yolcu olduğunu, aracın sürücüsü ...’ün kusuru olmadığını, davacının kullandığı aracın kırmızı ışıkta sola dönüş yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı ..., davacının kırmızı ışıkta geçerek sola döndüğünü savunmuştur.Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davacının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı, değer kaybı ve yaralanmada nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir... Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/1143 esas numaralı dosyasında müdahil sanık ... ve sanık ... taksirle yaralama suçlarından yargılanmıştır. Mahkemece trafik polis memurundan alınan 10.05.2010 tarihli raporda katılan sanık ...’in asli kusurlu, sanık ...'ün ise tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. İtiraz üzerine alınan ve hükme esas alındığı anlaşılan ... 19.03.2012 tarihli raporunda ise sanık ...’in.. önünden çıkmayıp ...kavşağından seyirle gittiği kabul edilerek orta ayırıcıdaki sola dönüş ışığına riayet edilip edilmemesine göre kırmızı ışıkta geçen sürücünün asli kusurlu, diğer sürücünün kusursuz olduğu belirtilmiş, mahkemece de 19.04.2012 tarihli 2012/978 K. sayılı kararla katılan sanık sürücü Ali’nin taksirle yaralama suçunu işlemediği sabit olduğundan beraatine, sanık sürücü ...’ün sanık ...'ye yönelik taksirle yaralama suçunun sübuta ermesi nedeniyle cezalandırılmasına karar verilmiştir.İş bu davada ise mahkemece, davacı sürücü ...'in .. istikametinden Mevlana Kavşağı istikametine doğru seyir halinde bulunduğu sırada kavşakta kırmızı ışıkta durduğu, Opera istikametinden gelip Emrah Caddesine veya benzin istasyonuna doğru dönüş yapacak ve cepte bekleyen araçlar için kırmızı ışığın yanmaya devam ettiği halde .. Caddesine döndüğü ve davacının tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir.Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hâkimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hâkimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hâkimini de bağlaya-cağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hâkimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844). Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamayacağı kuşkusuzdur. (HGK, 10.12.1975 gün ve 1975/11, 406 E., K; 25.11.1983 gün ve 1983/4-261, 1220 E., K. sayılı ilamları).Böylece, kural olarak hukuk hâkimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hâkiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nun 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir (Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.). Ne var ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K)Mahkemece, her ne kadar ceza mahkemesi kararının gerekçesi ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğu değerlendirilerek maddi vakıanın tespiti açısından ceza mahkemesinin sonuç kararının bağlayıcı olmadığı belirtilmiş ise de, ceza mahkemesinin gerekçeli kararında hükme esas alındığı anlaşılan Adli Tıp Kurumunun seçenekli olarak bildirdiği görüşlerden, davalı sanık ...’nin ... kavşağından seyirle yeşil ışıkta geçmesine göre kusursuz, davalı sanık ...’ün ise kırmızı ışıkta geçmesine göre tam kusurlu olduğu yönündeki görüşün kabul edilerek karar verildiği anlaşılmış olduğundan ceza mahkemesinin kararında özü itibarıyla bir çelişki bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece B.K.’nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinin kararına göre davalı sürücü...’ün kırmızı ışıkta, davacı sürücü ....’nin yeşil ışıkta geçtiği yönündeki maddi olgunun hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.