Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı alacaklı vekili, borçlu hakkında yürütülen takipte haczi kabil mal varlığı bulunmadığının tespit edildiğini, borçlunun alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını davalı 3.kişi Birol'a satarak devir ettiğini ileri sürerek tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu vekili, dava konusu tasarrufların borcun doğumundan önce yapıldığını, müvekkili hakkında bir aciz belgesi bulunmadığını, satışların alacaklıya zarar verme kastıyla yapılmadığını, 3.kişinin asıl borçlu şirketin çalışanı olmasının zarar verme kastını göstermeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı 3.kişi satışın gerçek olduğunu, davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikası bulunmadığı, davacıya aciz vesikası sunmak için süre verilmesine rağmen aciz vesikasının dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, İİK.'nun 277. vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davalar, elinde geçici (İİK.105) veya kat'i (İİK. 143) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olmakla birlikte aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtayca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır. Somut olayda 546.716,00 TL. üzerinden başlatılan ve kesinleşen takipte 13.02.2012 tarihinde borçlunun adresinde yapılan hacizde 1.500,00 TL.lik ev eşyası haczedilmiş ve haczedilen bu malların 08.10.2012 tarihli ihalede 770,00 TL.ye satıldığı görülmüştür. Üzerine haciz şerhi konulan otomobilinin de borcu karşılayacak değerde olmadığı da açıktır. Keza, 06.11.2012 tarihli hacizde borçluya ait haczi kabil mal varlığının bulunmadığı da tespit edilmiştir. Bu durumda aciz halinin varlığının kabul edilmesinin gerektiği gibi temyiz incelemesinden sonra bile sunulabilme imkanı olan aciz belgesinin sunulması için verilen kesin sürenin hukuken sonuç doğurmayacağı da ortadadır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.