Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7365 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21184 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, müvekkillerinin oğlu ...'nun, davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması neticesinde yaralandığını, kazadan sonra şuurunun kapandığını, konuşma ve algılama yeteneğinde azalma olduğunu ve hastanede yatarak tedavi gördüğünü, yüzünde sabit iz kalmış olup tedavisinin halen devam ettiğini, davalı araç sürücüsünün kazada kusurlu olup hakkında Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/764 Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığını ileri sürerek küçük Abdurrahman'ın tedavi giderlerine ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen; küçük .... için 10.000,00 TL, davacılar anne ve babanın her biri için 5.000,00'er TL olmak üzere toplam 20.000.00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, meydana gelen kazada yaralanan küçük ...'nun tam kusurlu olup davalı araç sürücüsünün kusursuz olması nedeniyle zarar ile eylem arasındaki illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu kazaya ilişkin .... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/357 Esas 2011/625 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; mahkemece yapılan keşif akabinde makine mühendisi trafik müfettişi bilirkişiden alınan rapora göre, kazada mağdur yaya ...'ın taşıt yoluna kontrolsüz olarak aniden girmesi ve ilk geçiş hakkını araçlara bırakmaması nedeniyle 6/8 oranında asli kusurlu, sanık araç sürücüsü ...'nın ise kavşağa yaklaşırken aracın hızını azaltmayıp emniyetli mesafede duramadığından 2/8 oranında tali kusurlu olduğunun bildirildiği; tarafların itirazı üzerine ... ... Dairesi'nden alınan rapora göre ise, kazanın oluşumunda mağdur yayanın 8/8 oranında tam kusurlu olup sanık sürücünün kusursuz olduğunun bildirildiği; mahkemece, ...'nden alınan rapor hükme esas alınarak sanık sürücü ...'nın kazada kusuru bulunmadığından üzerine atılı taksirle yaralama suçundan beraatine karar verildiği, katılanlar vekilinin temyizi üzerine hükmün Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 28.01.2010 tarihli 2008/8017 Esas 2010/1156 Karar sayılı ilamıyla “Küçük mağdur ...'nun babası olan katılan ...'nun 27.07.2004 tarihli hazırlık ifadesinde sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi karşısında, sanık hakkında açılan davanın 5237 sayılı TCK'nın 89/5 ve 73/4. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde beraat hükmü kurulmasının kanuna aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece, ceza davasında hükme esas alınan .....raporu doğrultusunda davalı sürücü ...'nın kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığı, dolayısıyla kaza sonucu küçük Abdurrahman'ın yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için gerekli olan kusur şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 6098 sayılı TBK’nun 74. maddesine (818 sayılı BK’nun 53. maddesi) göre hukuk hâkimi, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza hâkimi tarafından verilen maddi vakıanın tesbiti dışındaki beraat kararıyla da bağlı değildir. Ceza Mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir.Bu ilkeler ışığında, Somut olaya bakıldığında, maddi olgunun belirlenmesi yönünden kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından ceza mahkemesinde alınan kusur hususundaki rapor hükme esas alınamaz. Bu dosya ve ceza dosyasındaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle kusur durumunun tespiti için.... gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek bilirkişi kurulundan ayrıntılı, gerekçeli, denetime müsait kusur raporu alınarak belirlenecek kusur oranına göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 13/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.