Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7335 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20236 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R- Davacı vekili, müvekkil sigorta şirketine zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olan, davalının işleteni ve sigortalısı olduğu, dava dışı ... idresindeki aracın viraja karşı şeritten girip ... idaresinde bulunan ve... belediyesine ait otobüs ile çarpışmesi sonucunda meydana gelen kazada otobüste yolcu olarak bulunan dava dışı ...'in yaralandığını, malül kalan ...'e 08.02.2010 tarihinde 27.734,81 TL ödemede bulunulduğunu, kazanın sigortalı araç sürücüsü ...'ın %100 kusuru ile ve alkolün etkisi altında meydana geldiğini belirterek ödenen miktarın davalı sigortalıdan rücuen tazmini için davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ..., müvekkile ait aracın sürücüsünün alkolsüz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün kaza anında alkolü olduğuna dair bir tespitin mevcut olmadığı, sadece koklamakla alkollü olduğuna ilişkin raporun yeterli olmadığı, kazanın münhasıran alkolün tekisi altında meydana geldiği iddiasının sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, trafik (...) sigortacısı olan davacının trafik kazasında zarar gören 3.kişiye ödediği tazminatın kendi sigorta ettireninden rücuen tahsili istemine ilişkin itirazın iptali davasıdır. 2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan "b-2" bendinde "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır. Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır. Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK'nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde,yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir. O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK'nun 1281. Maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları) Somut olayda; kaza tespit tutanağında dava dışı sürücü ...'ın alkol durumunun doktor raporu ile belirleneceği belirtilmiş, sürücünün sevk edildiği ....Devlet Hastanesi acil servisinde saat 23.45'te yapılan genel adli muayenesinde kazazedenin bilinci açık, huzursuz olduğu, hayati tehlikesi bulunduğundan alkol ölçümünün yapılamadığı ancak alkol kokusunun alındığı belitilmiş, mahkemece aldırılan 19.11.2012 tarihli heyet raporunda, sürücü ...'ın %100 kusurlu olduğu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiği belirtilmiş ancak heyette bulunan Nörolog bilirkişi ... .., rapora muhalif kalmış ve seviyenin dahi bilinmediği sadece kokusunun alınmasından dolayı kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini söylemenin tıbben mümkün olmadığını bildirmiştir. Akabinde mahkemece aldırılan 11.03.2013 tarihli, aralarında nörolog doktor bilirkişi ...'ın da bulunuduğu heyet raporunda sürücü ...'ın 8/8 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiği belirtilmiştir. Son olarak Mahkemece... İhtisas Kurulu'ndan 15.07.2013 tarihli rapor alınmış ve dosyada sürücüsü ...'ın alkol ölçümüne dair bir tespit bulunmadığından alkolün kişinin üzerindeki etkisi bakımından yorum yapılamayacağı bildirilmiştir. Öte yandan,sürücü ... hakkında açılan . Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/87 esas sayılı ceza dosyasındaki savunmasında, kaza öncesinde bir iki bira içtiğini beyan etmiştir.Tüm bu açıklamalara göre, kazanın münharın alkolün etkisi atında meydana gelip gelmediği konusunda bilirkişi raporları arasında çelişki mevcut olup, bu çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. O halde, mahkemece dosyanın üç nöroloji uzmanı doktor bilirkişinin bulunduğu heyete tevdii ile kazanın oluş şekli, yol, hava vs. koşullar bir bütün olarak değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması yönünden yeni bir rapor alınması, meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi, ondan sonra varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.