Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7303 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21042 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Esas davanın davacısı vekili, davalı borçlu ...'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı iki taşınmazdan birini 11.8.2003 tarihinde davalı ...'a diğerini de davalı ...'a sattığını, birleştirilen davanın davacısı vekili davalı borçlu ...'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 11.8.2003 tarihinde davalı ...'a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiş; birleştirilen davanın davacısı vekili, müvekkilinin takip konusu alacağını 20.4.2007 tarihinde ...'a temlik ettiğini belirterek ... vekili olarak davaya müdahil olarak katılmak istediklerini belirtmiştir.Davalı borçlu ..., açılan davaları kabul ettiğini dava konusu satış işlemlerinin gerçek olmadığını belirtmiştir.Davalılar ... ve ... vekili, müvekkili...'ın borçludan taşınmaz satın almadığını bu nedenle müvekkili hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, takip konusu senetlerin muvazaalı olduğunu, davacıların alacaklarının gerçek bir alacak olmadığını, zamanaşımına uğrayan senetlerle ilgili borçlunun borcu kabul ettiğini, borçlunun dava konusu taşınmazı geri almak için müvekkilinin abisini tehdit ettiğini, bu konuda ceza soruşturmasının devam ettiğini, müvekkili ... tarafından alınan taşınmazın da gerçek bedelle ve iyiniyetle alındığını, aldıkları tarihten beri kullandıklarını, birleşen dava yönünden alacak temlik edildiğinden ...'ın davacı sıfatı kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı ...'ın kötüniyetli 4.kişi olduğu ispatlanamadığından hakkındaki davanın reddine, davalı borçlunun borçlu olduğunu bildiği halde taşınmazı satması, tapudaki alım satım hareketlerinin kısa aralıklarla ve gerçek değerin altında yapılmasının borçlunun mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini gösterdiği, davalı ...'in borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu gerekçesiyle esas davanın kısmen kabul kısmen reddine birleşen davanın kabulüne dava konusu 703 ada 1 parsel nolu taşınmazın davalı borçlu tarafından davalı ...'a satışına ilişkin 11.8.2003 tarihli tasarrufun esas ve birleşen davanın davacılarının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takipkonusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması diğer söyleyişle tasarrufta bulunanının gerçekten borçlu olması gerekir. Bu nedenle, iptal davasında, davalı 3.kişi aciz belgesine bağlanan alacağın gerçekte olmadığını, borçlu ile alacaklı arasında danışık (muvazaalı) bulunduğunu savunabilir ve ispat edebilir. Aksi halde takip alacaklısıyla anlaşarak veya borca batık olması nedeniyle gerekli çabayı göstermeyerek icra takibine itiraz etmeyen, itiraz üzerine durmayan kambiyo senedine dayalı takibe karşı menfi tespit davası açmayan borçlunun bu davranışı karşısında borçludan mal edinen 3.kişilerin yargı eliyle zarar uğratılması sonucu doğar. Öğreti ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulun'ca benimsenen görüşte bu doğrultudadır. (HGK'nun 19.6.2002,15/495,528 E-K;15. HD'nin 3.3.2003,338-1021 E-K) Davalı 3.kişi, davacının borçludan alacaklı olmadığını savunursa mahkemece bu savunmanın araştırılması gerekir.Somut olayda, esas ve birleşen davada davalılar ... ve ... vekili dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini,davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri Hamdullah Karahan arasında ceza soruşturması bulunduğunu belirterek takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını savunmuştur. Bu durumda davalı 3.kişiler ... ve ... vekilinin bu yöndeki savunması üzerinde durulması, davacılar ile davalıların bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Diğer yandan, birleşen davanın davacısı ... eldeki davanın açılmasından bir gün sonra 20.4.2007 tarihinde dava konusu 2007/206 sayılı takip dosyasındaki alacağını ...'a temlik ettiğinden ve ... vekili davaya müdahil olarak katılmak istediği öncelikle ...'ın davaya temlik alan davacı olarak kabulü ile onun lehine veya aleyhine hüküm kurulması; ... yönünden temlik nedeniyle davacı sıfatı kalmadığından hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken birleşen dava yönünden Burhan lehine hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Kabule göre de davalı borçlu vekille temsil edilmediği halde lehine vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'a geri verilmesine 12.5.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.