MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/05/2013NUMARASI : 2010/241-2013/341Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleştirilen davaların davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Esas ve birleştirilen davaların davacıları vekili,davalı borçlu ..... Tekstil Ticaret ve Sanayi AŞ.'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı üzerinde fabrika binası bulunan taşınmazını 27.4.2009 tarihinde davalı ..... Alimünyum ve Plastik San.ve Tic.Ltd.Şti.'ne sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufunun iptalini talep etmiştir.Davalı borçlu ...... Tekstil Ticaret ve Sanayi AŞ. vekili, dava konusu taşınmazı rayiç değerle sattıklarını, işçi alacaklarını kısmen ödediklerini, iptal koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı ..... Alimünyum ve Plastik San.ve Tic.Ltd.Şti. vekili, dava konusu taşınmazı muhtesat ve mütemmim cüzleri ile birlikte 3.206 000,00 TL bedelle aldıklarını, işçi alacaklarını 28.4.2009 tarihinde bildirilen ihtarname ile öğrendiklerini, iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davacılar tarafından İş Mahkemesine açılan davaların 7.10.2009-27.10.2009 tarihlerinde kesinleştiği, icra takiplerinin 5.10.2010 tarihinde başlandığı, dava konusu taşınmazın satıldığı 27.4.2009 tarihinde kesinleşmiş alacak ve icra takibi bulunmadığı, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli le bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmadığı, davalı 3.kişi şirketin kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle esas ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiş; hüküm esas ve birleştirilen davaların davacıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. İ.İ.K’nın 280/son fıkrasına göre ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul olunur. Bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda, davacıların alacağının 7.4.2008 tarihinde açılan işçi alacaklarına ilişkin ilamlara dayandığı ve dolayasıyla takip konusu borçların iptali istenen 27.4.2009 tarihli tasarruftan önce doğduğu, borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, borçlunun icra dosyaları kapsamından aciz halinde olduğunun anlaşıldığı, alacağın gerçek bir alacak olduğu davanın süresinde açıldığı anlaşılmakla ön koşulların varlığı gerçekleşmiştir. Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmamakla birlikte dava konusu taşınmazın fabrika olduğu, fabrika binası ile birlikte bir kısım demirbaşlarında borçlu tarafından davalı 3.kişiye satıldığı dolayısıyla davalılar arasındaki dava konusu 27.4.2009 tarihli tasarrufun İİK'nun 280/son madde kapsamında (ticari işletme devri) iptale tabi olması nedeniyle esas ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddi isabetli görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle esas ve birleştirilen davaların davacıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleştirilen davaların davacılarına geri verilmesine 12/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.