Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalı borçlu İsmail aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun Ç... ilçesi D... köyü 1979 ve 1776 parsel nolu taşınmazlarını 27.08.2003 tarihinde davalı Eyüp'e, Eyüp'ün de bu yerleri 17.09.2003 tarihinde davalı Münevver'e, satış tarihinde hasta ve yatalak olan babası Ali oğlu İsmail'e ait aynı köy 127, 319, 357, 1029, 1753, 1907 parsel sayılı taşınmazları 26.08.2003 tarihinde davalı Erdal'a, 1542 ve 1761 parsel nolu taşınmazları da davalı Ali'ye satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiş; 17.03.2006 tarihli dilekçesi ile de dava konusu 1542 parselin davalı Ali tarafından 04.12.2003 tarihinde Birdal'a, 1761 parselin de 17.09.2003 tarihinde Mustafa'ya satıldığını belirterek son maliklerin davaya dahil edilmesini istemiştir. Davalılar vekili, işbölümü itirazı nedeniyle davanın Asliye Hukuk Mah-kemesince bakılması gerektiğini, davanın borçlu ve üçüncü kişiler aleyhine açılması gerektiğinden borçlunun babası Ali oğlu İsmail tarafından davalılar Ali ve Erdal'a satışı yapılan 127, 319, 357, 1029, 1753, 1907, 1542 ve 1761 parseller yönünden davacı ve davalılar Ali ve Erdal'ın taraf ehliyeti bulunmadığını, borçlu ile davalı Eyüp ve Münevver arasındaki satışların gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı borçlunun babası olan dava dışı Ali oğlu İsmail'in icra dosyasında borçlu olmadığı gerekçesiyle onun tarafından yapılan ta-sarrufların iptal edilemeyeceği, borçlu İsmail tarafından davalı Eyüp'e satılan 1776 ve 1979 parsel sayılı taşınmazlar için bu satış sırasında bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, ancak aynı taşınmazların davalı Münevver'e satışında adı geçen davalının kötüniyetinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, dava konusu edilen 127, 319, 357, 1029, 1753, 1907, 1542 ve 1761 parsellerin dava dışı Ali oğlu İsmail tarafından satılmış olmasına göre bu parsellerde 3. kişi ve 4. kişi durumunda bulunan davalı Ali, Erdal, Birdal ve Mustafa açısından davanın reddinde isabetsizlik olmamasına ve 1776 ve 1979 parsellerde 4. kişi (durumundaki davalı Münevver açısından da iptal koşulları oluşmamasına göre davacı vekilinin bu yönlerdeki temyiz itirazlarının reddi ile kararın bu kısma ilişkin onanması gerekir. 2- Davacının temyizinin borçlu İsmail'in davalı Eyüp'e, onun da Münevver'e yaptığı satışlara ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Yasa'nın 278-279 ve 280. maddelerinde borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK m. 281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (YHGK 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Somut olayda mahkemece davanın tümden reddine karar verilmiş ise de, borçlu İsmail'in davalı Eyüp'e yaptığı tasarruflarda tapudaki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki saptanan gerçek değerle bakıldığında, satışta bedeller arasında fahiş fark bulunduğu anlaşılmaktadır. Bedel farkı bulunan hallerde 3. kişinin iyiniyet iddiası dinlenemeyeceği gibi, mahkemenin gerekçesinde belirttiğinin aksine olarak 3. kişiden satın alan 4. kişi Münevver'in iyiniyetli olması da borçlunun Eyüp'e yaptığı tasarrufun iptaline engel değildir. Ancak 4. kişi Münevverin iyiniyetli olduğu belirlenmiş olmasına göre davanın, İİK'nın 283/2. maddesine göre üçüncü kişi Eyüp'ün elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ettiği nazara alınarak bu değerler nispetinde Eyüp'ün nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilmesi gerekir. Ayrıca İİK'nın 280. maddesine göre malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde de iptal edilebilir. Bu nedenle borçlu ile davalı Eyüp'ün birbirlerini tanıyıp tanımadığı, aynı köyden olup olmadığı, borçlunun mal kaçırma kastını bilen ya da bilebilecek durumda olan kişiler olup olmadığı da tartışılmamıştır. Mahkemece yukarıdaki hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde davanın tümüyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddiyle borçlunun babası Ali oğlu İsmail'in tasarrufları yönünden ve davalı Münevver yönünden verilen usul ve yasaya uygun olan hükmün (ONANMASINA), (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davalı Eyüp'e yapılan tasarruflar açısından (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.