Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5985 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6205 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/10/2012NUMARASI : 2010/269-2012/436Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalı Güvence Hesabı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı A.. A.., oğlu Rıza’nın yolu yaya olarak geçmek istediği sırada plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpması sonucu vefat ettiğini belirterek destekten yoksun kalma, tedavi gideri ve cenaze gideri için toplam 1.000,00.-TL maddi tazminatın tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesi ile arttırmıştır.Davalı Güvence Hesabı vekili, kusur oranında, gerçek zarardan, teminat limiti ile sınırlı sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %40 kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabul kısmen reddi ile tedavi gideri için 1.380,00.-TL, baba için 6.212,94.-TL, anne için 6.525,90.-TL olmak üzere toplam 14.118,84.-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı Güvence Hesabı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dava, trafik kazası nedeni ile davacının vefat eden çocuğunun tedavi giderlerinin tazmini istemine ilişkindir.Davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf vardır. Mahkemeden, hakkının korunmasını isteyen davacı, bu hakkı inkar ya da ona tecavüz ettiği ileri sürelen de davalı olarak nitelenir. Bir davanın taraflarının kimler olduğu ise, dava dilekçesinde belirtilir. Demek ki, istemde bulunan kimsenin taraf olarak gösterdiği kişi usul hukuku yönünden taraftır. Eylemli olarak dava eden ve edilen, taraf sayılmıştır (KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. B., C. I, İstanbul 2001, s. 886). Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yalnızca taraflara hak sağlanabilmesi ve yükümlülük yüklenmesi ile verilen hükmün yalnızca davanın tarafları bakımından kesin hüküm teşkil etmesi nedeniyle davanın taraflarının belirlenmesi önem arz etmektedir. Somut olayda davacı yanın dava dilekçesi başlığı, içeriği ve istem bölümleri incelendiğinde davacı olarak trafik kazasında vefat eden küçüğün babası A.. A..'nun gösterildiği anlaşılmaktadır. Buna karşın 03.05.2011 tarihli ıslah isteği konulu dilekçesinde ise vefat eden küçüğün annesi M. A. yönünden de tazminat istemleri bulunduğu belirtilmiş, mahkemece M. A. yönünden 6.525,90.-TL maddi tazminata hükmedilmiştir. Bu bakımdan her ne kadar davada davacı taraf olarak yer almadığı dava dilekçesi içeriğinden anlaşılan M. A. yönünden maddi tazminata hükmedilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında bu kişi yönünden ıslah dilekçesiyle istemde de bulunulamayacağı dikkate alınarak davacı Mülkiye yönünden maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 2-Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve 2918 sayılı yasanın 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasanın 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın "Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı", Yasanın geçici 1. maddesi ile de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20'sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği" öngörülmüştür. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanuna göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte sözkonusu Yasal düzenleme haksız fiil sorumluları (işleten ve sürücü gibi) yönünden her hangi bir ayrıksı düzenleme getirmemiş olduğundan bu kişiler yönünden tedavi giderlerine ilişkin sorumluluk devam edecektir. Davacı tarafından davacının oğlu Rıza'nın kaza tarihinden sonra vefatına kadar geçen süreçte yapılan tedavi giderleri olarak 1.380,00.-TL talep edilmiştir. Mahkemece, talep edilen bahse konu tedavi gideri yönünden herhangi bir araştırma yapılmamış, deliller toplanmamış, bu talep yönünden alınan bilirkişi raporunda müteveffaya yapılan acil müdahale kapsamında tıbbi müdahalenin niteliğini ortaya koyan belge ve detaylı bilginin bulunmadığı belirtilerek yapılmış olması muhtemel tetkik ve tedavilere göre tedavi harcamaların değerlendirilidiği belirtilmiş ve sözkonusu rapor hükme esas alınmıştır. Olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi olağan hayat tecrübelerine aykırıdır. Bu konuda 818 sayılı BK 42/II maddesi yol gösterici nitelikte olup aynı zamanda zararın gerçek miktarını belirleyecek olan hakime de bir görev yüklemektedir. Bu durumda Mahkemece, öncelikle davacıya iddia ettiği tedavi giderlerini kanıtlama imkanı tanınmalı, davacının bu giderlerini kanıtlayamaması durumunda belgelenemeyen ancak tedaviye bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan giderleri yönünden müteveffanın tüm tedavi evraklarının getirtilerek, yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre belirlenmeli, ayrıca yine aynı bilirkişi raporunda davacı tarafından ödendiği ve SGK tarafından karşılanmadığı iddia edilen bu tedavi giderlerinden 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında kalanların ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğuna esas olanların belirlenmesi için ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık değerlendirme alınması, 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri olduğunun tespit edilmesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu'nun davaya dahil edilmesi ve bu tedavi giderleri yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, yasa kapsamı dışında kalan tedavi gideri, bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden ise davalı Güvence Hesabı'nın sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.3-5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliği'nin 15. maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Hesabın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Açıklanan bu ilke ve alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. Zira, davalı sigorta şirketleri ile davacı arasındaki hukuki ilişkin sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre davalı Güvence Hesabı bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan, zarar miktarı değil, kazanın ihbar edilmesidir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek Hesabın sorumluluğundadır. Bu itibarla, Hesaba başvuru yapılması veya dava açılmasıyla, kaza, davalı Güvence Hesabı'na ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır. O halde mahkemece dosya kapsamından davacı tarafından davalı Güvence Hesabına dava tarihinden önce ihbar yapıldığına ilişkin iddia bulunmaması bakımından davalı Güvence Hesabı yönünden dava tarihinden itibaren faizin işletilmesi yönünde karar verilmesi gerekirken kaza tarihinden itibaren faizin işletilmesi doğru görülmemiştir.4-Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının yukarıda belirtilen bozma nedenleri dikkate alınarak şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1, 2 ve 3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı Güvence Hesabı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalıya geri verilmesine 17.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.