Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Kadastro sırasında 139 ada 17 parsel sayılı 13804.86 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Nuri adına tesbit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde Hazine tapu kaydına ve taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parselin davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, taşınmazın tesbite esas alınan ve aynı zamanda davalı tarafın dayanağını teşkil eden tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Davacı Hazine dava dilekçesinde 4753 sayılı Yasaya göre oluşturulan tapu kaydına dayandığı halde tarih ve numarası açıklattırılmamış, tesbitin dayanağı tapu kaydıda aynı yasaya göre oluşturulduğu halde dayanağı kroki ve belirtmelik tutanakları mercilerinden getirtilmemiş ve keşifte gereği gibi yerine uygulanmamış tanık bilgisine de başvurulmadan yerel bilirkişinin soyut içerikli sözlerine değer verilerek hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, Hazineden dayandığı kaydın tarih ve numarası ile taraflardan varsa diğer delilleri sorulmalı, dayanılan kayıtlar ilk tesis edildikleri günden itibaren tüm intikalleri ve haritaları ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden 4753 sayılı Yasaya göre düzenlenen belirtmelik tutanakları ve krokileri Köy Hizmetleri il Müdürlüğünden komşu parsel tutanak örnekleri ile dayanağı kayıt ve belgeler merciinden getirtilmeli, daha sonra tarafların dinletmek istedikleri tanıklar ve tutanak bilirkişileri ile belirtmelik bilirkişileri eşliğinde yerinden yeniden keşif yapılarak dayanılan kayıtlar komşu parsel tutanak ve dayanaklarında da yararlanılmak suretiyle haritaları ile 3402 sayılı Yasanın 20, maddesine göre gereği gibi yerine uygulanmalı, yerel bilirkişi tarafından bilinmeyen sınırlar olduğundan tanıkların bilgisine başvurulmalı, taşınmazın dayanılan kayıtların kapsamında kalmaması halinde öncesinin ne olduğu, kimden yada kimlerin zilyet ettiği zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından olaylara dayalı olarak ayrı ayrı sorulmalı, bilirkişi ve tanık sözleri ile tutanağın edinme yerindeki açıklamalar arasında aykırılık doğduğundan 3402 sayılı Yasanın 30/1 maddesine göre tutanak bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenerek aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, taşınmazın Hazinenin dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması halinde 3402 sayılı Yasanın 46/1 maddesine göre davalı taraf yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması yapılmalı, davalı adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz tesbit yada tescil edilip edilmediği mercileri nezdinde araştırılmalı, olduğundan tutanakları getirtilip incelenmeli, fen bilirkişisine yapılan keşif ve uygulamayı izlemeye olanak verecek biçimde geniş kapsamlı raporlu kroki düzenlettirilmeli, ondan sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 4.6.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.