MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacılar ve davalı ... vekillerince temyiz edilmiş, davalı ... vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 31.03.2015 Salı günü davalı ... vekili Av. ... geldi. Davacılar ve diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, davalı şirkete ait olan trafik sigortası bulunmayan araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin desteği ... ve ...'in meydana gelen tek taraflı kaza sonucu vefat ettiklerini belirterek destekten yoksun kalma nedeni ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak ...'in vefatı nedeniyle eş ... için 1.000,00.-TL, çocuklar ... ve ... için 1.000,00.-TL olmak üzere toplam 2.000,00.-TL maddi tazminat ve ... için 20.000,00.-TL, ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00.-TL olmak üzere toplam 30.000,00.-TL manevi tazminat, ...'in vefatı nedeniyle eş ... için 1.000,00.-TL, çocuklar ... ve ... için 1.000,00.-TL olmak üzere toplam 2.000,00.-TL maddi tazminat ve ... için 20.000,00.-TL, ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00.-TL olmak üzere toplam 30.000,00.-TL manevi tazminat istemlerinden maddi tazminat için her iki davalının, manevi tazminat için ise davalı araç maliki sorumlu tutularak olay tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesi ile arttırmıştır. Davalı ... vekili, davacıların zararının karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı .... vekili, davacıların zararının karşılandığını, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, müvekkilinin kazadan önce aracı kiraladığından işleten sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; kazada vefat eden araç sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabul kısmen reddi ile ... tarafından davacıların destek zararının karşılanmış olduğu gerekçesi ile maddi tazminat istemlerinin reddine, davacı ... yönünden manevi tazminat isteminin reddine, ...'in vefatı nedeniyle ... için 17.165,42.-TL maddi, 10.000,00.-TL manevi, ... için 11.627,51.-TL maddi, 5.000,00.-TL manevi, ... için 8.776,13.-TL maddi, 5.000,00.-TL manevi tazminat, ...'in vefatı nedeni ile eş ... için 32.955,17.-TL maddi, 10.000,00.-TL manevi, ... için 15.132,62.-TL maddi, ... için 10.465,12.-TL maddi, 5.000,00.-TL manevi tazminatın davalı ....'den maddi tazminatların olay, manevi tazminatların ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı .... vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin ve davalı .... vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacılar vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; a-Dava davacılar murisinin ölümü nedeni ile Borçlar Kanunu'nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı ve BK m. 47 (6098 sayılı TBK m. 56) manevi tazminat istemine ilişkindir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111. maddesinde, tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulu belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Bu düzenlemeye göre ödeme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde dava açılmış olup taraflar arasındaki uyuşmazlık ödemeye ilişkin belgenin makbuz hükmünde sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece yapılacak iş, ilk önce ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarı karşılaştırılarak ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Mahkemece yapılan ödemenin ödeme tarihinde yeterli olup olmadığı bu nedenle de ibranın geçerli olup olmadığı araştırılmaksızın ... yönünden ibra nedeni ile davanın reddi doğru olmamıştır.b-Hukuka aykırı fiil sebebiyle çekilen acı, elem, ızdırap, üzüntü yüzünden kişilik değerlerinde irade dışında meydana gelen eksilmeye manevî zarar denir. Borçlar Kanununda manevî tazminata ilişkin 47. 49. maddelerinde iki ayrı hüküm bulunmaktadır. 47. maddeye göre (6098 sayılı TBK m. 56/II), maddî kişilik değerlerinden olan vücut bütünlüğünün veya yaşama hakkının ihlâlinden kaynaklanan manevî tazminat düzenlenmiştir. Aslında vücut bütünlüğünün ve yaşama hakkının ihlâli de kişilik hakkının ihlâlinin türleri arasındadır; ancak Kanun'da özel olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi bir kişinin haksız fiil ile ölümü halinde ölenin yakınlarına manevi tazminat hükmedilebileceği açıkça düzenlenmiştir. Mahkemece ... 'in vefatı nedeni ile eşi ... ve çocuğu ... yönünden talep edilen manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilirken, ... yönünden ise, davacının olay tarihindeki yaşı itibari ile olayın vahametini algılayabilecek bir yaşta olmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Oysa davacı ... babasının vefatı tarihinde 9 aylık ve henüz olayın acısını hissedebilecek ayırtım gücüne sahip değil ise de, ilerleyen yıllarda ve bütün hayatı boyunca bunun eksikliğini sürekli hissedecektir. Kural olarak manevi tazminat yalnız olay sırasında duyulan değil, bütün hayat boyu duyulup ve çekilecek elem ve ızdıraba karşılık olarak takdir edilen bir karşılıktır. Bu nedenle, davacının olay anında babasının ölümünden acı duyamayacak kadar küçük olması, manevi tazminata hükmedilmesine engel değildir. Bu durumda olayın meydana geldiği anda çocuğun yaşı dikkate alınmaz. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları ve İsviçre Federal Mahkeme kararları da bu yöndedir.Bu bakımdan mahkemece davacı ... yönünden de babasının vefatı nedeni ile somut olaya uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirkin yazılı olduğu şekilde istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.3-Davalı .... vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK'nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay'ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. 2918 sayılı KTK'nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay'ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır. Somut olayda, aracın kayden maliki davalı .... olup, davalı, aracın kazadan önce dava dışı ...'e uzun süreli kiralanmış olduğunu savunmuş ve buna ilişkin olarak kira sözleşmesini ve faturayı delil olarak ibraz etmiştir. Mahkemece bu savunma üzerinde durularak işleten sıfatı yönünden her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Buna göre yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de gözönünde bulundurularak, davalı ile dava dışı ... arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtlan üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı .... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı .... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ...'ye verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı ...'ye geri verilmesine 31.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.