Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5125 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7664 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :.......Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın sebep olduğu kazada müvekkilinin yaralandığını ve %47.2 oranında malul kaldığını açıklayıp 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar, kusurlarının bulunmadığını, talebin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece toplanan delillere göre davanın kısmen kabulü ile 2.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K'nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, tarafların kusur durumu ve maluliyetin derecesi dikkate alındığından takdir olunan manevi tazminatın oldukça az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.Sonuç: yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 21/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.