Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 493 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 22158 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı alacaklı vekili, borçlu ... hakkında takipler başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek bu tasarrufların iptali istemi farklı takip dosyaları yönünden iki ayrı dava açmış mahkemece davalar arasında irtibat bulduğundan mahkemece birleştirilmiştir. Davalı borçlu ..., dava konusu taşınmazları mal kaçırma amacı ile değil, kendisi daire alım satımı ile uğraştığından sattığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Bir kısım davalılar vekilleri, taşınmazların tapuya güven ilkesi gereği alındığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, dava konularından 3759 ada 11 parsel 17 nolu bağımsız bölüm, 1660 ada 12 parsel 3 nolu bağımsız bölüm, 4984 ada 4 parsel 21 nolu bağımsız bölüm, 4984 ada 4 parsel 25 nolu bağımsız bölüm, 941 ada 13 parsel 19 nolu bağımsız bölüm, 1125 ada 5 parsel, 4766 ada 3 parsel 3 nolu bağımsız bölüm, 6169 ada 4 parsel 14 nolu bağımsız bölüm, 6718 ada 1 parsel 2 nolu bağımsız bölüm ile ilgili olarak, taşınmaz satın alanların sebebi netleşmeyen meselelerden ötürü borçlu, eşi ve içinde bir kısım davalı ve yakınlarının da olduğu şahıslarca kaçırıldığı ve tehdik altında bir kısım davaya konu taşınmazların satış gösterilerek bedelsiz devrinin sağlandığı, akabinde 1,5- 2 ay gibi kısa bir süre sonra bu taşınmazların satış gösterilerek elden çıkarıldığı,bu intikallerin yakınlarına yapıldığından, bu taşınmazlar yönüden davanın kabulüne, diğer taşınmazların satışına ilişkin davanın ise, taşınmazlarını gerçek değerine yakın bedel ile satın alındıkları, taşınmazları satın alanların başka şahıslara devretmeyip kayıtları üzerlerinde tuttukları, keza bedelleri için bankalara borçlandıkları, satışların gerçek olduğunun anlaşıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve davalı ... ve ...’un mahkemece de delil olarak esas alınan ceza dosyalarında borçlu ile husumeti ve alacağı olan bu alacağın tahsili imkanı bulamadığı için suç sayılacak eylemlere yönelmiş olan ve sanık sıfatını alan ...un yakın akrabaları olduğu bu hali ile borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek şahıslardan olduğunun anlaşıldığı yine davalı davalı ...’ın borçludan birden fazla taşınmaz satın aldığı dava konusu 4766 ada 3 parsel 3 nolu bağımsız bölümü , bahsi geçen sanık ...’un kardeşi ...’dan satın aldıktan kısa bir süre sonra aynı şahsın amcası ...’a satış yaptığı bu iç içi ilişki içerisinde davalı ...’ında borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek şahıslardan olduğunun anlaşıldığından davalı ..., ... ve ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Davalı ... temyizi yönünden:İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olup bu davanın görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Somut olayda, dava konularından 3759 ada 11 parsel 17 nolu bağımsız bölüm ilk olarak borçlu tarafından 05.05.2011 tarihinde ...'ya satılmış, 28.06.2011 tarihinde ... tarafından ...'a onun tarafından da 05.10.2011 tarihinde davalı ...'a satılmıştır. Borçlu tarafından ilk tasarruf 05.05.2011 tarihinde yapılmış davacı alacaklı tarafından takibe konulan en eski borcun doğum tarihi ise 14.06.2011 olup tasarruf tarihinden sonradır. Takibe konulan borçların önceden doğduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Bu halde davalı ... ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.3-Davalı ... ve ...'un temyizine gelince:Tasarrufun iptali davaları İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır. Kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötü niyet sahibi üçüncü kişiler de davalı olarak gösterilebilir. Üçüncü kişiler hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için ise kötü niyetli olduklarının kanıtlanması durumunda mümkündür. Dava konularından 6718 ada 1 parsel 2 nolu bağımsız bölüm, borçlu tarafından 26.09.2011 tarihinde davalı ...'a, onun tarafından 18.10.2011 tarihinde davalı ...'a onun tarafından da 02.04.2012 tarihinde davalı ...'e satılmıştır. 6169 ada 4 parsel 14 nolu bağımsız bölüm ise borçlu tarafından 12.09.2011 tarihinde ... .'na, o da 11.10.2011 tarihinde ...'ya, onun tarafından 01.11.2011 tarihinde ...'e o da 04.05.2012 tarihinde ...'a satmıştır. 5.kişi konumundaki ... ve 6.kişi konumundaki ...'un borçlunun mali durumunu ve alacaklılardan ızrar kastı ile hareket ettiğini bilen ve bilmesi lazım gelen kişiler olduğu kısaca kötüniyetli oldukları davacı alacaklı tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından davalılar ... ve ... hakkındaki davanın reddi gerekir. Bu durumda İİY’nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak,6718 ada 4 parsel 2 nolu bağımsız bölüm satışı ile ilgili olarak davalı ... ve ...'ın, 6169 ada 4 parsel 14 nolu bağımsız bölümüyle ilgili olarak davalı ... ..., davalı ..., ve...'in taşınmazı ellerinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemelerine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi de isabetsiz olmuştur. 4-Birleşen davanın konusu olan takip dosyalarından, ... 1.İcra Müdürlüğü'nün 2012/2 nolu dosyasının borçlusunun davalı ... olmamasına rağmen bu takip dosyası yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.5-HMK’nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Öte tasarrufun iptali ile amaçlanan iptali istenilen tasarruf konusu mal üzerinden alacaklıya cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak üzere haciz ve satış istemi yetkisinin verilmesidir. Mahkemece kabul edilen tasarruf konusu taşınmazlar yönünden takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerekirken "taşınmazların tapu kayıtlarına müracaat hakkı sağlanması" şeklinde infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi de isabetsizdir. 6.Tasarrufun iptali davalarında takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden harç ve vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.Öte yandan HMK'nun 305-306 maddelerine göre hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyorsa veya birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, hükmün icrasına kadar kararı veren mahkemeden tavzih edilmesi istenilebilir. Ancak, bu yolla hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Somut olayda birden fazla taşınmaz hakkında karar verildiğinden her bir taşınmaz yönünden bu karşılaştırmanın yapılarak, ilgili taşınmazı satın alanlar ve borçlunun yargılama giderinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olacak şeklinde ayrı ayrı hükmedilmesi gerekirken bir bütün halinde yargılama giderinin tayini hatalı olduğu gibi, tavzih yolu ile yargılama giderinin yeniden belirlenmesi de isabetsiz olmuştur.SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ..., ... ve ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve davalı ... vekilinin temyiz itirazının, 4, 5 ve 6.bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar ..., ... ve ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'a geri verilmesine 24/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.