Taraflar arasında görülen tesbite itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda: Davanın reddine ilişkin Serik Kadastro Mahkemesinden verilen 8.5.2003 gün ve 19/112 sayılı hükmün duruşma yapılması isteğiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacılar İ.... ve İ.... tarafından istenilmiş olmakla işin duruşmaya tabi olduğu belirlendikten sonra 26.9.2005 Salı günü için taraflara gönderilen çağrı kağıdı üzerine hükmü temyiz eden davacılar vekili avukat İsmet geldi, karşı tarafdan davalılar vekili avukat T..... 'un hazır oldukları anlaşılmakla duruşmaya başlandı, temyiz isteğinin süresinde olduğu tesbit edilmekle hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü: Hükmüne uyulan Yargıtay bozma kararında özetle: Taraflara ait vergi kayıtlarının ayrı ayrı uygulanarak kapsamlarının belli edilmesi, taşınmazın tümünde yada bir bölümünde kimin zilyet olduğu, öncesinin kime ait bulunduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak hangi araç gereç ve ekonomik güçle sürdürüldüğünün bilirkişi ve tanıkların olaylara dayalı sözleri ile saptanması, sözler arasında aykırılık görüldüğünde giderilmesi ve bu sözlerin komşu kayıt durumu ile denetlenmesi, taşınmaza ait olduğu saptanan davalılara ait tapu kayıt malikinin ölüm günü ve kaydın gittileri göz önünde tutulmak suretiyle kayıt maliki ve mirasçıları dışındaki zilyetler yararına Tapulama Kanunu'nun 32/d maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davacıların davasının reddine, katılanın davasında ise görevsizliğe ve dava konusu parselin tapulama tutanağı gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılardan İ.... ve İ.... tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra davalı taraf tapusunun taşınmaza uyduğu, davacıların zilyetliğinin süresininde tam olarak belirlenemediği düşüncesiyle yazılı olduğu üzere davanın tümden reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Taraflar ayrı kökten gelen tapu kayıtlarına dayanmışlardır. Değişik tarihlerde yapılan keşifler sırasında yapılan uygulama sonucunda davacı tarafın dayandığı tapu kaydının taşınmaza uymadığı, buna karşılık davalı tarafın dayandığı aynı zamanda tesbite esas alınan tapu kaydının taşınmaza uyduğu saptanmış olup bu yön mahkemenin kabulünde olduğu gibi bozma ilamında da benimsenmiştir. Hal böyle olunca üzerinde durulacak husus taşınmazda hangi tarafın zilyet olduğu zilyetliğin süresi ve bunun sonucuna göre davalı taraf tapusunun hukuki değerini yitirip yitirmediğidir. Davalıların dayandığı Mayıs 1294 tarih 45 nolu tapu kaydı maliki M....'in 1915 yılında öldüğü kaydın intikallerinin iktisap nedeni bölümünde açıkça belirtilmiş olup aksi yönde bir iddia da bulunmamaktadır. Kayıt, M.... mirasçıları ve paydaşları adına Mayıs 1950 tarih 32-34 nolu tapular ile intikal görmüştür. Mahkemenin 29.12.1978 tarih 1966/251-1978/183 sayılı önceki kararlarında taşınmazın krokisinde C harfi ile gösterilen 42.000. metrekarelik bölümle ilgili davanın reddine karar verilmiş bu karar aleyhine davacılar temyiz yoluna başvurmamışlardır. Hal böyle olunca söz konusu yer ile ilgili karar davalılar lehine kesinleşmiş olmaktadır. Bozmadan önce yapılan keşifte dinlenen 1323, 1329 ve 1331 doğumlu yerel bilirkişiler taşınmazda seferberlikten beri İ.... ağanın zilyet olduğunu söylemişlerdir. Bozmadan sonra yapılan keşiflerde de birinci keşifte dinlenen bilirkişilerin bu yöndeki sözleri genellikle doğrulanmıştır, taşınmazın tümünde davalıların miras bırakan Ö.. 'in zilyet olduğunu söyleyen herhangi bilirkişi ve tanık bulunmamaktadır. Ö..'in İ.... Ağa ile ortaklaşa zilyet ettiğini bildiklerini söyleyen tanıklarda beyanlarına olaylara dayalı bir açıklık getirmemişlerdir. Seferberlik 1914 tarihinde vuku bulan belirli bir olaydır. Hal böyle olunca yerel bilirkişilerin bu yöndeki sözlerinin soyut içerikli olduğunu söyleme olanağı yoktur. Öte yandan komşu 56 nolu parselle ilgili davada davalıların İ.... ağa mirasçıları aleyhine açmış oldukları davada İ.... ağanın zilyetliğinin süresi gözetilerek davaların tapusunun hukuki değerinin yitirdiği kabul edilmiş ve davanın reddi yolunda verilen kararda kesinleşmiştir. 56 nolu parselle ilgili davada dinlenen bilirkişi ve tanıklarda dava konusu 62 nolu parselde İ.... ağanın zilyet olduklarını söylemişlerdir. Bu husus komşu 64 nolu parselle ilgili davadaki ifadelerlede doğrulanmıştır. Davalı tapusu 3 sınırlı olduğuna nazaran kapsamı yüzölçümü ile geçerlidir. İlk kararda taşınmazın C ile gösterilen ve tapu miktarından daha fazla olan 42000 metrekarelik bölümü ile ilgili davada reddedilmiştir. Bunun yanında İ.... Temiz ile İ…… D……. ve arkadaşları arasında daha önce açılan tapu iptali ve müdahalenin men'i davasının yapılan yargılaması sonunda davacı İ....'in davasının reddi yolunda verilen 22.2.1954 tarih 1951/69-954/53 sayılı olup Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar ekindeki krokide (R……. D……. tarafından düzenlenen 21.12.1953 günlü) münazalı yani ihtilaflı mahal olarak 42.000 metrekarelik kısım, geri kalan taşınmaz bölümü ise İ.... Temiz tarlası olarak gösterilmiştir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular, 29.12.1978 günlü önceki kararla, bilirkişi ve tanık beyanları nazara alınarak taşınmazın 8.4.2003 günlü krokide (C) harfi ile işaretli 42000 metrekarelik bölümün payları oranında davalılar geri kalan A ve B ile işaretli bölümlerinin ise payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasıda doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA ve 400.00YTL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine 19.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.