Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4803 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18899 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 24.03.2015 Salı günü davacı ve davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu ...'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 6.11.2012 tarihinde akrabası davalı ...'ya sattığını, taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İptal davaları basit yargılama usulüne göre görülüp hükme bağlanır (İİK 281/1) ve aynı zamanda duruşmalı incelenir. Hakim, yasada gösterilen belirli durumlar ayrık olmak üzere tarafların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için uygun şekilde davet etmeden hüküm veremez. Bu nedenle duruşma günü belirleyerek gün ve saatini bildirir davetiyenin taraflara yöntemine uygun şekilde tebliğini sağlar, taraf teşkili sağlandıktan sonra da öncelikle dava koşullarının varlığını resen inceler. Çünkü iptal davasının esasına girilmesi için dava koşullarının bulunması gerekir.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış olması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 26.3.2011 tanzim 30.10.2011 vadeli bonoya dayandığı, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, davanın süresinde açıldığı, iptali istenen tasarrufun borçtan sonra yapıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Takip dosyası kapsamından borçlu adına kayıtlı ve kıymet takdiri yapılan taşınmazın değerinin 3.000 TL olduğu, maaşında davacı haczinden önce 2012/697 sayılı dosyadan haciz bulunduğu, 3.kişilerde hak ve alacağının bulunmadığı 17.5.2013 tarihli haciz tutanağından da borçlunun ödeme gücü olmadığını beyan ettiği ve evinde zaruri eşyaları dışında ekonomik değeri olan haczi kabil mal bulunmadığı anlaşıldığından 17.5.2013 tarihli haciz tutanağının İİK'nun 105 madde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü ile davanın esasına girilerek taraflara duruşma gününün tebliği ile iddia ve savunmalarının tespiti, bildirecekleri delillerinin toplanması dava konusu tasarrufun yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince İİK 278,279,280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosya üzerinden ve duruşma açılmadan davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.3.2015 Tarihinde oybirliğiyle karar verildi.